ASTROLOJİDE SAVUNMA MEKANİZMALARI

Zipporah Pottenger Dobyns

Savunma mekanizmaları kavramı bize hayatın yaygın problemlerini anlamada ve onları düzeltmede yardımcı olurlar. Psikanalizde kullanılan, horoskop analizinde de kullanılabilir olduğu kanıtlanmış, üç mekanizma vardır. Şuna inanıyorum ki astroloji hayatın temel arzularını ve yönelimlerini anlama yolunu gösteren psikolojik bir sistemdir. Ayrıca astrolojik kişilik sistemi psikoloji ve psikiyatride geliştirilen kişilik sistemlerinden daha üst düzeydedir. Astroloji psikolojik kişilik sistemlerine göre daha bütüncül, daha kompleks ve daha kullanışlıdır. Üstelik de harici bir referansa sahiptir.

Bütün psikolojik yöntemler ve çoğunlukla yalan yanlış söylene gelen okült yöntemler daha dolambaçlı yöntemlerdir. Bu tip yöntemlerde bir model icat edilir, bu modelin unsurları tanımlanır, daha sonra bu unsurlar kişilik üzerinde sınanır ve modele uydurulur. Eğer bu yöntemler koşullandırılan duruma uymazsa farklı bir kategoriye kaydırılırlar. Böyle durumlarda analist mevzunun tanımını belirleyip bu kategori “kutu”larından en uygun olanını seçer. Buna ilaveten bir çok kişilik modeli de bu yöntemi kullanır. Kabala, Enneagram, Tarot, I Ching vb. olduğu gibi insan doğası ve yaşamı kavramsallaştırılır. Numeroloji de astroloji gibi harici referansa sahiptir. Fakat referans unsurları olan doğum tarihinin sayıları ve ismin harfleri farklı dillerin ve kültürlerin yapısına göre değişiklik gösterdiği için bir dezavantaj oluşturmaktadır. Üstelik astrolojiyle kıyaslandığında oldukça basit ve yüzeysel kalmaktadır. El falı (Palmistry) harici referansı bakımından astrolojiye yaklaşmaktadır-elin çizgileri, parmağın şekli gibi, ama yine de astroloji kadar komplike bir sistem değildir.

Tabii ki astrolojinin sahip olduğu harici referans da doğum yeri ve anına göre çıkartılan gökyüzü haritasıdır. Tarih boyunca çeşitli kültürler tarafından farklı dönemlerde gökyüzü incelendi ve çeşitli yöntemler geliştirildi. Astrolojide yapılan yorumlar eğer duruma uymuyorsa , durum başka bir kategoride yorumlanmaya çalışılamaz. Tabii eğer kişi sistemine körü körüne bağlanmıyorsa. Örneğin “Yükselen Mars” kategorisi “Yükselen Venüs” kategorisine uydurulmaya çalışılamaz. Böyle bir durumda yapılması gereken “Yükselen Mars” ile ilgili anlayışın gözden geçirilmesidir. Bir astroloğun varolan yorum şekline kendini körü körüne adaması, onun deneyimler yaşayarak kabiliyetlerini geliştirmesini engelleyecektir. Şimdiye kadar yeni bir şeyler öğrenmek yerine yaptıkları önyargılı yorumları doğrulamak için doğum saatini ve tarihini değiştirmeye kalkan bir çok astrologla karşılaştım. Fakat nihai doğrunun kendisinde bulunduğunu kabul etmeyenler için bile astroloji onu daha fazla öğrenerek insan doğasını ve yaşamını kavrama fırsatı sunmaktadır. Ümit ediyorum ki anlayışımızı arttırıp hayatlarımızı geliştirme fırsatını yakalarız.

Astroloji için psikolojide kullanılan üç savunma mekanizması kavramının çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Bunlar “Yerine koyma“, “Bastırma” ve “Yansıtma” dır. Yerine Koymanın anlaşılması açık ve kolaydır. Astrolojik kişilik modelinde oniki burç oniki temel dürtüyü temsil eder. Bu dürtüleri yanlış zamanda ve yanlış yerde doyurmaya çalıştığımızda sadece mutluluğa ve başarıya ulaşamamakla kalmayıp kendi kendimize problemler de yaratırız. En yaygın “Yerine Koyma”lardan biri hayatın çalışma alanına odaklanan, kendimizde ve ilişkilerimizde kusur bulma eğilimine saplanıp kalabilen, astrolojinin 6. (Başak) ve 10. (Oğlak) harflerinde görülebilir. İnsanların kusurlarına odaklandığımızda ve bu kusurları değiştirmeye çalıştığımızda etkisiz ve rahatsız edici bir çaba içine girmiş oluruz. Oysa kendimizi arzuladığımız olumlu şeylere yönlendirirsek ve yüreklendirirsek daha fazla fayda sağlamış oluruz.

Bir diğer “Yerine Koyma” da Bütün yerine hayatın sadece bir bölümünde ideal olanı aramaya çalışmaktır. Bir insanı, bir işi, bir banka hesabını, bir evi ya da herhangi bir şeyi kusursuz istemek onun bize dünyadayken cenneti yaşatmasını beklemek, onu tanrılaştırmak bir putperestlik şeklidir. Böyle davrandığımızda kendimizi kısıtlanmış hissederiz ve belki de bize evrensel mutluluğu yaşatacak unsurlardan yoksun kalırız.

Duygularımızın farkına varmadığımızda onları bilinçaltına iteriz (Bastırma). Bilinçaltı hayatımızda çok önemli bir yere sahip olduğu içinde buradaki duygularımız kaderimizi yaratır. Olumlu duygusal alışkanlıklarımızı kaynak olarak kullanıp materyal dünyasının kurallarını gerçekçi bir şekilde uygulayabilirsek başarıya ulaşabiliriz. Eğer Tanrının kendi rollerimizde hiç çaba sarfetmeden bize her istediğimizi vereceğini zannedersek hayalkırıklığına uğrarız.

Genelde problem yaratan bizim olumsuz duygularımızdır. Evren bir ayna, bir yankıdır. Ne hissediyorsak her zaman, her yerde aynı duygular yankılanır ve çevremizden bu duygunun daha fazlasını kendimize çekeriz. Astrologlar bu ‘yankı’ya, mevcut duygusal durumumuza hangi gezegen ayna tutuyorsa, o gezegenin (veya burcun, evin) ‘etki’si derler. Her yeniden doğuşumuzda, gökyüzünde resmi çizilen evrimleşen doğamızın kendimizi görebilmemizi sağlayacağı, uygun olduğumuz yere geliyoruz. Sonra eğer değişmek istersek, arzu ettiğimiz hedefleri kolaylaştıracak tepkileri bize daha az mutluluk verecek alışkanlıklarımıza tercih etmemiz gerekiyor.

Bilinçaltı vücudu yönetir, bilinçaltı aşırı negatif duygularla yoğunlaştığında vücut fiziksel semptomlarla dikkatimizi çekmeye çalışır. Eğer dikkat edersek duygusal gerilimimizin nedeninin farkına varabiliriz ve elimizden geleni yapmaya çalışarak -yapamadıklarımızı da Tanrıya bırakarak- duygularımızla iletişim kurmayı başarabiliriz. Böylece bedenin sağlığı yeniden kazandıran o muazzam gücünü çalıştırabiliriz.

Üçüncü savunma mekanizması Yansıtmadır. Ancak ben bu kelimeyi Freud’dan farklı tanımlıyorum. Diğer insanların kendimizde rahatsızlık duyduğumuz duyguları yansıttıklarını düşünmek yerine, çoğumuz kendimize izin vermediğimiz şeyleri YAPAN insanlara doğru yöneliriz. Bu duyguları ne kadar inkar edersek, karşımızdaki insanlarda bu özellikler daha çok güçlenir. Kendisini güvende hissetmeyen, ‘idealist’ ve kendi haklarını koruyacak cesareti olmayan insanlar, kendilerini ortaya koymayı öğrenene kadar, dış dünyadan şiddet dolu insanları çekerler. Aşırı baskın ve aşırı sorumluluk üstlenen insanlar da daha pasif veya bağımlı insanları çekerler. ‘Özgür ruhlar’ sahiplenicileri çekerler. Sonra bir tarafın “kaçan” bir tarafın “kovalayan” olduğu ilişkileri yaşarlar. Eğer kendinizi eleştiriyorsanız, eleştirileri kendinize çekersiniz.

Genelde böyle zıtlıklar hepimizi cezbeder. Unutmamak gerekir ki alışkanlıklarımız bilinçaltımızda yaşayıp hayatımızı kontrol altına alırlar. Kaderimizi ve karmamızı değiştirmek için bilinçaltı reaksiyonlarımızı ve bilinçaltı inanışlarımızı değiştirmemiz gerekir. Tatmin etmeyen alışkanlıklarımız yerine gerçekçi ve pozitif alışkanlıklar geliştirirsek, bir insan olduğumuzu kabullenirsek ve ideallerimizin peşinden gidersek başkalarıyla ortak zevkler geliştirip yaşamdan keyif alabiliriz.

Çeviren: Zekai Kardaş

Not: Yukarıdaki yazı Zipporah Pottenger Dobyns’in Finding the Person in the Horoscope isimli kitabından alınmıştır. Zipporah Pottenger Dobyns antropoloji okumuş, klinik psikoloji alanında doktora yapmış ve 1960 yılında AFA sınavından astroloji sertifikası almıştır. Onaltı ülkede seminer vermiştir. Birçok kitabı ve makalesi yayınlanmıştır. 40 yıldır danışmanlık yaparak, yazarak, öğreterek astroloji pratiğinin içinde yer almaktaydı. 2003 yılında vefat etti.

Close