(okunuşu Kayron)
Yarı İnsan – Yarı At
Chiron‘un (bundan böyle Kayron olarak geçecektir) Centaurlar’la (bundan böyle Santor olarak gececektir) olan ilişkisi, farklı kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmaktadır. Kimine göre Kayron, Santorlar’ın atası, bazen Baş Rahibi, bazen de onların yöneticisidir. Kimine göre ise Santorlar’la olan ilişkisi sadece onlarla beraber cümbüşler düzenlemesinden ibarettir.
Santorlar’ın orijinalleri de farklı şekillerde anlatılmaktadır. Güvenilir iki yaklaşıma göre Santorlar ya Apollo ve Stilbe’nin oğlu olan Santorus (Centaurus) dan ya da Ixion ve Nephele’nin oğlundan türemişlerdir. Santorlar’ın karakterleri inanılmaz derecede kural tanımayan, şehvet ve alkol düşkünü, içgüdüsel hareket eden olarak tanımlanmaktadır.
En çok itibar gören hikayede Kayron’un, Saturn (Kronos) ve peri Philyra’nın oğlu olduğu yazılmaktadır. Saturn henüz bebek olan oğlu Zeus’u ararken Philyra’ya rastlamış. Aslında bir peri olan Philyra, Saturn’den kacmak için kendisini kısrağa çevirmiş. Fakat Satürn Philyra’yı kandırmak için At kılığına girerek O’nunla beraber olmayı başarmış. Sonuç olarak Philyra Kayron’u doğurmuş: Belden aşağısı at, kafası, kolları ve belden yukarısı insan olan bir Santor.
Philyra O’nu görünce o kadar iğrenmiş ki, tanrılara kendisini olduğundan başka bir şeye çevirmeleri için yalvarmış. Tanrılar da O’nu Ihlamur ağacına çevirmiş. Böylece Kayron annesi ve babası tarafından terkedilmiş olarak Apolla tarafından bulunup, büyütülmüştür.
Bu anlamda Apollo Kayron’un üvey babasıdır.
Buraya kadar olan hikayede bile Kayron hakkında önemli psikolojik anlamlar görülebilir. Kayron annesi tarafından reddedilmiştir ve babasını hiç tanımamıştır. O anne ve babası hayvan kılığındayken dünyaya gelmiştir. Yani tamamen içgüdüsel bir birliktelikten meydana gelmiştir. Kayron’un yaşamında hiç bir zaman babasıyla bir uzlaşma görülmüyor. Annesi Philyra ise kendi içgüdülerinin bir ürünü olan Kayron’u reddetmiş ve sonsuza dek kendisini bir ağaca hapsetmeyi tercih etmiştir.
Reddedilen veya bastırılan içgüdülerin açtığı yaralar bir gün karşımıza kendini yeni şekliyle ifade eden bir dengesizlik olarak çıkabilir. Bu fiziksel veya zihinsel bir hastalık olabilir. Kayron doğum haritasında kimi zaman bu şekilde görülür.
Yunan mitolojisinde Kayron’un üvey babası ve öğretmeni Apollo’dur. Müzik, kehanet, şiir ve iyileştirme yeteneğinin Tanrısı bir üvey baba. Güzellik, akıl ve adalet de Apollo’nun işiydi. O hiç bir zaman kinci değildi ve insanoğlu’nu günahlarından arındırırdı. Aynı zamanda vahşi hayvanlara ve salgın hastalıklara karşı ilahi bir koruyucuydu. Yani Apollo’nun ifade ettiği arketip, içgüdüsel bir birlikteliğin ürünü olan Kayron’un ifadesine tam bir tezat oluşturuyordu.
Kayron Apollo’nun bakımıyla hayatta kalabilmiştir, ancak sonsuza dek yaralı olarak yaşayacaktır. Çünkü kendi içinde bir bölünmüşlük vardır. İçgüdüsel olarak kendisini aşağılık ve reddedilmiş hissetmekle beraber yetiştiriliş tarzıyla Apollo’nun fikirlerinin ve öğretilerinin içgüdüselliğe karşı uyum, düzen ve yaratıcılık içinde uzlaştıran olmuştur.
Kayron akıllı ve deneyimli biri olmuştu. Aynı zamanda kahin, doktor, öğretmen ve müzisyen olmuştu. Krallar oğullarını eğitmesi için Kayron’a gönderiyorlardı. Pek çok Yunan kahramanının öğretmeni Kayron’dur. Bu öğrencilerden bazıları Jason, Achilles, Herkül ve Asclepius’tur. Kayron onlara herşeyi öğretmişti. Binicilik, okçuluk, avcılık, savaş ve eczacılık sanatı ( ev yapımı bitkisel ilaçlar), ahlak kuralları, müzik, dini ritüeller ve doğa bilimlerinin başlangıcını öğretiyordu.
Kayron’un fiziksel olarak yaralanmasını anlatan en bilinen hikaye şöyledir. Herkül Santorlar tarafından bir akşam yemeğine çağrılmıştı. Yemekte kavga çıktı. Herkül zehirli oklarını fırlatmaya başladı. Gürültüden rahatsız olan Kayron, neler olup bittiğine bakmak isterken, kazara Herkül’ün oklarından biri bacağının üst kısmına (veya kasığına) isabet etti.
Başka kaynaklara göre ise yaralı bir Santor Kayron’un mağarasına sığınmış. Onu kurtarmak isterken Kayron kazara kendini yaralamıştır. Veya Kayron, Lapithler’le Santorlar’ın arasında çıkan bir mücadelede yaralanmıştır. Sarhoş Santorlar Lapith gelinine tecavüze kalkışınca çıkan kavgada Kayron yaralanmıştır.
Kayron’un yaralanmasının hikayesi farklı şekillerde anlatılsa da her koşulda Santorlar ya Herkül’e karşı ya da Lapithler’e karşıydı. Buradaki mücadelede Santorlar Kayron’un alt yarısını, reddedilen hayvansal parçasını, Lapithler ve Herkül ise üst kısmını, insan tarafını temsil etmekteydi. Bu yara yüzyıllar boyunca insanoğlu’nun içgüdüsel tarafını bastırması ve bu yönde kendine zulmetmesi nedeniyle bir miras haline gelmiştir.
Günümüz modern dünyası bu mirası taşımaktadır.
Herkül başarı ve motivasyonun ve mükemmelliğin sembolüdür. Bu maskülen prensip Batı kültüründe son bir kaç yüzyıldır baskın bir şekilde görülmektedir. Ego oluşumu için şart olan pozitif (güç, dayanıklılık ve bireysel kimlik) özelliklerinin yanı sıra negatif (kaba, yıkıcı, baskıcı, içgüdüleri ve feminen arketipleri değersizleştiren) özellikleri insanların acı çekmesine rağmen kahramanlığa fazla prim veren yanlarını belirginleştirmektedir.
Kayron, kahramanlık prensibine zıtlıklar taşıyan bir serüveni anlatmaktadır. O’nun hayatı Apollo tarafından kurtarılmıştı. Pek çok yeteneğini Apollo’dan öğrenmişti. Daha sonra bu yeteneklerini öğrencilerine öğretti. Onlar birer kahraman oldular ve içlerinden biri Kayron’u yaraladı. Doğum haritasında Kayron’un olduğu yer genellikle bizim kendimiz için değil de başkaları için iyi yapabileceğimiz şeyleri anlatır. Bazı özelliklerimiz başkaları tarafından gayet iyi farkedildiği halde kendimiz göremeyiz. Genelllikle bunlar kendi kendimizi büyütebilmemiz ve iyileşebilmemiz için acil olarak ihtiyacımız olan şeylerdir.
Kayron, yarasından dolayı çok acı çekmekteydi. Ancak kendini iyileştiremediği gibi ölümsüz olduğu için ölerek bile bu acıyı dindirme seçeneği yoktu. Kendi acısını dindirmek için uğraştıkça başkalarını iyileştirmekte daha başarılı oldu. Kayron’un bu davranışı sürekli tekrar edilen, ancak çözümsüz gözüken davranışları andırıyor. Saplantılı tekrar edilen davranışlar gibi.
İçgüdüsel aklımızı dinlemeyi bıraktığımızda, içgüdülerimizle bağlantıyı kesdiğimizde haklı geçinen üst yanımız her zaman içimizdeki dengesizliği sabırsızca bir felsefeye otutturmak için çabalayacak, hatta başkalarını da buna ikna edecektir. Haritada Kayron neredeyse bu alanda ele geçirilme ve hükmedilme tehlikemiz vardır. Bir fikir tarafından, bir amaç uğruna ele geçirilebilirsiniz. Delicesine, saplantılı bir şekilde bu uğurda davranarak aslında yaranızı ölümsüzleştirmeye çalışır ve çevrenizdeki herkesi de bunun dogruluğuna inandırırsınız Aslında tüm yaptığınız çaresizce içinizdeki acıya direnmektir. Bu durumda Kayron’un hikayesinde olduğu gibi yaramızı ve yaralanabileceğimizi kabul etmeye ihtiyacımız vardır. İyileşebilmenin ön koşulu kabul etmektir. Aynı zamanda ruhumuzun yol göstericiliğini engellemememiz gerektiğini, bazen ulaşılması zor olan iyileşmelerin ruhumuzun aklıyla bize ulaştığını hep hatırlayın.
Kayron’un cezasından azledilmesinde en önemli rol Prometheus’undur. Belki bu hikaye kendi yaralarımızı iyileştirme konusunda bize de örnek olabilir.
Zeus kendisiyle alay ettiği için ve sonra da tanrıların ateşini çaldığı için Prometheus’u bir kayaya bağlamıştı. Her gün kocaman bir kuş ciğerini gagalayarak işkence yapıyordu. Zeus Prometheus’u ancak bir ölümsüz yerini alırsa ve ölümsüzlüğünden vaz geçerse azad edeceğini açıkladı.
Herkül Kayron’un durumunu Zeus’a açıkladı ve Zeus’dan Kayron’u kabul etmesini rica etti.
(Yarayı ancak sebebi iyileştirebilir) burada bir kez daha Kayron’un kendi adına hareket etmediğini de görüyoruz. Kayron Prometheus ‘un yerini alır ve zaman içinde doğal olarak ölür. Dokuz gün sonra Zeus O’nu ( ölümsüz yapar) Santorlar’ın takım yıldızı yaparak ölümsüz kılar.
Yeni konumuza geçmeden önce geçen yazıyla (Kayron’la ) ilgili Barış İlhan’ın bir yorumuyla konuya biraz daha açıklık getirmek istiyorum.
Kayron, mitolojik hikayesi içinde acısını dindirememiş ve sonunda dayanamayıp ölümü seçmiş birisi olarak görüldüğünde, tüm olay dindirilemeyen bir acı, yani sonsuza dek sürecek bir yetersizlik ve ızdırap olarak düşünülüyor . Ancak Barış Hanım bunun sonsuza dek sürecek bir acı olması fikrini paylaşmadığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor “ Kayron’un durumu sonsuza kadar sürecek bir kader gibi algılanıyor. Esasında bir insanın yaşadığı acı o konudaki (hangi burçtaysa ve hangi evdeyse) gölgeleri nedeniyle yaşadığı acıdır. Bu gölgeleri öldürmeyi göze almadıkça yaşadıkları bir acı olarak kalmaya devam eder. Oysa bu durum sonsuza kadar sürecek bir kader değildir. Şöyle düşünelim, her hangi bir konuda gerçekleşmesi çok zor olan bir özleminiz olduğunu düşünün ve siz bu özlemi dönüştürmeyi öğrendiğinizde sizi üzecek hicbir sey kalmaz.” Aslında bu bakış açısı mitolojik hikaye ile de örtüşüyor. Hikayede ‘yarayı iyileştiren sebebidir’ konusu vurgulanıyordu. Sen öyle istedigin icin (gölge yanlarını beslemeye devam ettiğin için) acı çekiyorsun. Ama eğer o isteğinin köküne inersen ve onu dönüştürürsen (öldürürsen) iyileşirsin. Barış Hanım’a göre burada ölecek olan istek teması değil, “senin beceremediğin veya hep özlediğin şey”dir. Mesala eğer Kayron doğum haritasında Venüs’le kare yapıyorsa senin zaten kendini sevmekle ilgili problemin var. Bu kare senin kendini hırpalamaktan, hata bulmaktan, sürekli sevmemek için yaptığın her şeyden kurtulman gerektiği anlamına gelir. Sen bunu yapmadıkça acı çekersin. Yani eskisi gibi davranmaya devam edersen acı çekmeye ve iyileşmeyi reddetmeye mahkumsun. Ama sen bunu değiştirmeye karar verip , yeter artık ben neysem neyim kendimi seveceğim. Bana kendim sahip çıkmazsam kim sahip çıkabilir diye düşünüp, hep kendinin yanında yer almaya başlarsan zaman içinde sana zarar veren yönün ölecek. Bunu bırakmak sana başlangıçta zor gelecek çünkü senin için iyi olmasa bile sen kendine acımak ve kendinde kusur bulmakla bir denge kurmuşsun. Şimdi bu yanını değiştirmek, alıştığın dengeyi bırakmak sana bir ölüm gibi gelebilir.”
Bu yorumun ışığında belki kendi Kayron’unuzun size ne demeye çalıştığını daha rahat anlarsınız diye düşünüyorum. Kayron’un bulunduğu yerin anlamı size öldürmeniz gereken gölge yanlarınızı göstermek olabilir. Böylece siz de kendi içinizdeki ölümsüzlüğü ve özgürlüğü açığa çıkarmış olursunuz.
Hazırlayan: Meltem Ersoy
Kaynakça:
Melanie Reinhart, Chiron & the Healing Journey
Ariel Guttman & Kenneth Johnson, “MYTHIC ASTROLOGY”, Llewellyn Pub.
Liz Greene, “MYTHIC ASTROLOGY”, Simon & Schuster Pub.
www.stariq.com Arşiv makaleleri