Bruce Scofield, 29 Mart 2018’de yayınlandı.
Antik dünyanın en büyük bilim insanı olarak kabul edilen Ptolemy (yaklaşık MS 150), büyük bir astrolojik eser olan Tetrabiblos’u (astroloji üzerine dört kitap) yazar. Burada astrolojiyi iki temel kategoriye ayırır: Evrensel ve Genetiolojik. İlki, iklim, hava durumu, gelgitler, tarım, salgın hastalıklar vb. gibi doğal olaylarla ilgilidir. İkincisi insan işleriyle ilgilidir. (Bu bölünme Hint, Çin ve Mezoamerikan astrolojisinde de gözlemlenebilir). Rönesans’ta bu iki dal, doğal astroloji ve hüküm astrolojisi olarak bilinmeye başlar. Bilimsel devrimin eşiğinde, doğal astroloji ile ilgili bir tartışma yoktur. Ancak hüküm astrolojisi, dinin ve insanın doğadan tamamen ayrı olduğuna inanan hümanistlerin ağır saldırısı altındadır.
Rheticus, Cardano, Dee, Brahe, Kepler, Bacon, Galileo ve bilim tarihindeki diğer birçok kişi ya doğal astrolojiyi uygulamıştır ya da prensipte destekler. Özellikle Kepler bu konuyla ilgilenir, bu konuda yayınlar yapar ve hava durumunu astrolojik açıdan incelemek için bilimsel bir yöntembilim geliştirir. Kepler’in yöntemi, 17. Yüzyılın ortalarında Astro- Meteorologica adlı büyük bir çalışmanın yazarı olan bilim insanı John Goad tarafından genişletilir. 17. ve 18. yüzyıl biliminin, özellikle doğal felsefe ve yöntembilim ile ilgili olarak, doğal astroloji geleneğinin unsurlarını içerdiği (veya miras aldığı) iddia edilir.
Doğal astrolojinin düşüşü, 17. yüzyılın sonları ve 18. yüzyılın tamamında gerçekleşen hem felsefi hem de politik değişimlerin analizini gerektiren karmaşık bir konudur. Hiçbir zaman net bir kopuş olmamışsa da modern bilim tarihçileri son derece önyargılı bir yaklaşım göstermiş gibi görünüyor. Bilimsel meteoroloji, 18. Yüzyılın sonlarına kadar astrolojik göstergeleri içerir. 19. yüzyılın başlarından günümüze, astrolojik hava tahmini yıllık almanaklarda bir gelenek olarak varlığını sürdürür. 19. yüzyılda kimi İngiliz ve Amerikalı astrologlar, doğal astroloji hakkında yazar, ancak çoğu yerleşik bir yöntembilimin incelemesi şeklindedir, küçük bir kısmı devam eden bir araştırma olur. Doğal astroloji artık hem tarihsel hem de iklim bilimsel döngüleri ve ayrıca astro meteorolojiyi içeren dünyasal (mundane) astroloji olarak adlandırılır.
20. yüzyılın başlarında, bir dizi etkili bilim tarihçisi, astrolojinin tamamen öldüğünü ve bilim tarihi için bir utanç kaynağı olduğunu ilan eder. Bununla birlikte, 20. Yüzyıl boyunca astroloji disiplinine hakim bir dizi araştırmacı, doğa olayları ile güneş- gezegen döngüleri ve konumları arasındaki olası ilişkileri araştırır. Bunlardan bazıları, bir zaman dilimi yöntembilimi, yani Dünya üzerinde işleyen daha büyük süreçlere ilişkin içgörüler sunduğu düşünülen, belirli astronomik anlar için hesaplanan astrolojik haritaları kullanır. Diğerleri yalnızca gezegenlerin (açıları) açısal ayrımlarına odaklanır ve bazıları güneş merkezli bir perspektif kullanır.
1930’larda elektrik mühendisi ve astrolog Edward Johndro, astroloji için dünyanın manyetik alanını içeren bir mekanizma önerir. Uzun yıllar astroloji konferanslarında ders veren John Nelson, 1940’larda ve 50’lerde klasik astrolojik yöntembilimin unsurlarını kullanarak güneş fırtınalarını tahmin etmek için (RCA* için) çok başarılı bir yöntembilim geliştirir. 1960’larda astrolog Donald Bradley, John Goad’ın 300 yıl önceki gözlemleriyle uyumlu bir ay döngüsü- yağış ilişkisi keşfeder (Science dergisinde yayınlanır). 1960’lardan 21. yüzyılın başlarına kadar, Alman bilim insanı Theodore Landscheit, iklim modellerini, gezegen döngüleri tarafından ayarlanan güneş sisteminin hareketi ile ilişkilendirir. Güneşi ve gezegenleri birlikte, karmaşık etkileşim döngüleri tarafından düzenlenen karmaşık bir organizma olarak görür. Gezegenleri kendi etrafında döndüren güneş, tüm sistemin kütle merkezi etrafında dönmesini sağlayan gezegenlerden etkilenir. Bu karmaşık hareketler, güneş rüzgârı yoluyla dünyanın atmosferini etkileyen güneş aktivitesi üretir. Landsheit’in çalışması, ağırlık merkezine göre güneşin hareketini ve dünya üzerindeki “etkilerini” belirlemede gezegen modellerinin önemini vurgulayan bilim insanları Rhodes Fairbridge ve John Sanders’ınkiyle yakından ilgilidir. Daha yakın zamanlarda, İngiliz astronom Percy Seymour, gezegen hizalanmalarının dünyanın manyetik alanını doğrudan etkileyebileceğini savunur. Bu bağlamda, çok küçük yerçekimi kuvvetlerinin manyetik alanlar üzerinde çok büyük etkiler üretebileceğini öne sürer ve matematiksel modelleme ile resmi bir manyeto-tidal rezonans teorisi önerir.
Biyoloji, doğal astroloji geleneğinin veba, tarım ve ayrıca deniz yaşamında görülen ay döngüleriyle ilgili parçasıdır. Organizmaların 24 saatlik (sirkadiyen) döngülere ve ayrıca çeşitli ay ritimlerine birçok şekilde yanıt verdiği iyi bilinmektedir. Işıktaki değişiklikler ve muhtemelen ay yerçekimine duyarlılık, bu tür döngülerde güçlendirici ve hatta itici güçler olarak kabul edilir. Bazı organizmalarda da dünyanın manyetik alanına karşı hassasiyet belirgindir (örn. manyetotaktik bakteriler, hayvanların yön bulma yetenekleri vb.). Organizmalarda yeterince açıklanmayan daha uzun döngülere (yani bolluk, üreme vb.) dair kanıtlar da vardır. Güneş veya ay dışındaki astronomik cisimlerin döngüleri, genellikle biyolojik zamanın olası belirteçleri olarak kabul edilmez.
Güneş sistemindeki diğer cisimlerin, özellikle Venüs’ün, bazı organizmaların yaşam döngülerinde rol oynaması mümkündür. Çevrede yön bulma için görünür ışıktaki kontrastları kullanan organizmaların, jeo-manyetik dizindeki dalgalanmaları da algılayabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, belli organizmaların, yalnızca birkaç nesilde fark edilebilecek bir ölçekte, gezegen döngülerine toplu olarak tepki verebileceği de söylenebilir. Pittsburgh Üniversitesi’ndeki Döngüleri İnceleme Vakfı tarafından oluşturulan veri tabanı, 8 yıllık ve 9.6 yıllık çok sayıda döngünün (memeliler, kuşlar, böcekler vb.) varlığına işaret ediyor. Venüs’ün (Güneş- Venüs) sinodik döngüsü ortalama 584 gündür. Beş döngü tam olarak 8 yıla, 6 döngü ise 9.6 yıla eşittir. Bu döngülerin tam olarak neyin etkisiyle oluştuğu bilinmemektedir ve Venüs’ün sinodik döngüsüyle bağlantılı olup olmadığı bir araştırma konusu olabilir. Mesoamerikan astrolojisi, aşağı yukarı Venüs’ün döngüleri üzerine kurulur ve günümüze ulaşan kayıtlar, iklim ve tarımla ilişkili benzerliklere işaret eder.
Gezegen cisimlerinin dünyayı ve organizmalarını nasıl etkileyebileceğini açıklamak için birçok mekanizma önerilmiş olsa da, şu anda muhtemelen en makul olan, güneşin yarattığı ve gezegen konumları tarafından modüle edilen dünyanın manyetik alanındaki ince dalgalanmalara verilen tepkiyle ilgilidir. Jüpiter ve Satürn’ün döngüleri birlikte, güneşin döngüsü üzerinde güçlü bir etkiye sahip görünüyor ve dünyanın manyetik alanı da bundan etkileniyor. Olası bir çalışma, çeşitli manyetik indekslerdeki ölçülebilir dalgalanmaların ve gezegensel hizalamalarla olası korelasyonların (karşılıklı ilişki) araştırılmasını ve ardından üst atmosfer, hava durumu modelleri ve organik sistemlerle daha fazla korelasyonun araştırılmasını içerecektir.
Çeviren: Hüseyin Akdağ