Mitolojik Astroloji

OLİMPİK YARADILIŞ  ÖYKÜSÜ

Mitoloji Arşivi

“Her şeyin başlangıcında kaostan ilk toprak ana ortaya çıkar ve uyurken oğlu Uranos’u doğurur. Oğul sevgiyle dağlardan aşağıya doğru bakar ve annesinin yani Doğa Ana’nın bedenine yağmur düşürür. Bunun üzerine Doğa Ana çimenleri, çiçekleri ve ağaçları ayrıca onlara eşlik eden hayvanları ve kuşları doğurur. Aynı yağmur nehirlerde akan suyu ve derinleri dolduran gölleri ve denizleri oluşturur.”

Yukarıdaki mitolojik tanrılar dünyasının ortaya çıkışına ait pek çok hikayeden yalnızca bir tanesidir. Yaygın bir diğer anlatıya göre ise tanrıların soyu altısı kız altısı erkek on iki tanrı ile başlar. Bunlar sırasıyla Zeus, Poseidon, Apollon, Ares, Hephaistos, Hermes, kızlar ise Hera, Athene, Artemis, Aphrodite, Demeter ve Hestia’dır. Aslında oldukça pederşahi bir kültür olan antik Yunan’da kadınların ve erkeklerin eşit sayıda olması, tanrılar dünyasında işlerin biraz farklı olduğunu gösteriyor olsa gerekir.

Kronos, diğer adıyla Saturn bu Olimpiya’lılar arasında doğrudan sayılmamakla beraber, adı en azından onlardan bazılarının babası olarak geçmektedir. O Poseidon, Hestia, Demeter, Hera, Hades ve Zeus’un babasıdır. Gökyüzü tanrısı Zeus onun en genç oğlu olmakla bereber daha sonra söz edeceğimiz gibi en önemsizi değildir. Astrolojik açıdan Pluto ile özdeşleştirebileceğimiz Hades de Olimpiya’da ikamet etmiyordu. O bir alt katta yaşıyor, yeraltı dünyasına hükmediyordu. Ve Kronos/Saturn, yani baba, evlatlarından hoşlanmıyordu.

Hesiod’un anlatımına göre; “Tanrılar dünyasının Adem ve Havva’sı olan Gök tanrısı Uranos ve onun karısı yeryüzü kraliçesi Gaia yani yer küre, her gece buluşuyorlardı.” Başka bir değişle gökyüzü her gece yeryüzünün üstünü örtüyordu. Ancak bu gece buluşmalarından dünyaya gelen çocuklar babaları tarafından nefretle karşılandılar. Onlar da tam on iki taneydiler ve yine altısı kız “Theia, Rhea, Themis, Mnemosyne ve Thetys” altısı erkek “Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, Iapetos ve en gençleri olan Kronos’du”.

Bu anlatıda Kronos’a dair ilk duyduğumuz; “En son korkunç Kronos doğdu. O yükselmekte olan babasından nefret ediyordu.” Ancak söz konusu bu nefreti anlamak pek zor değildi; çünkü Uranos çocuklarınının hiç birini gün ışığına bırakmıyor, onları yeraltında tutuyordu. Uranos açıkca çocuklarının güçlenerek onun saltanatına karşı çıkmalarından korkuyordu; zira o zamanki tek eril tanrı o idi. Kuşkusuz bu durum bir annenin hoşuna gitmezdi. Gaia yaslıydı ve özellikle de oğullarını özlüyordu. Çocuklarını kendi yaratıcıları olan babalarına karşı gelmeleri için cesaretlendirmekten  kendisini alıkoyamadı. Sonuçta, insafsızca davranarak her şeyi Uranos başlatmıştı ve Kronos bu işi halletmeye gönüllüydü.

Gerçekten de genellikle en genç oğullar analarının babalarına olan hınçlarının hesabını görmeye gönüllü olurlar. En küçükler diğer kardeşlerinden daha önce anne veya babalarının önüne geçerek meseleleri konuşmak konusunda daha rahat davranabilirler. Ama Kronos bu işi babasıyla göz göze gelerek yapmak için oldukça genç ve güçsüz olduğundan annesinin yardımına gereksinim duydu. Gaia ona demirden yapılmış, keskin ağzı tırtıklı güçlü bir orak verdi. Bu, orakın ortaya ilk çıkışı oldu ve orta çağda bile biraz daha büyük bir varyasyonu olan tırpan şeklinde her ölüm tasvirinde yerini aldı. Gaia bununla da kalmayıp oğlu Kronos’u emin bir yere götürerek babasına üstün gelebilmesi için gereken kurnazca yolları gösterdi. Tanrı Uranos yine bir gece karısına arzuyla yaklaştığında o anki zaafından yararlanan Kronos ona saldırarak “sol eliyle tuttuğu babasının organını sağ elindeki orakla kesti ve onu fırlatıp attı.” Hesiod, satır 179.

Böylece hadım edilen babanın tüm gücü elinden alınmış oldu. Artık Kronos, en genç oğul, tanrılar soyunun yeni hükümdarıydı…

Derleyen: Neşe Kuran

Kaynakça:
Robert von Ranke-Graves, “Griehische Mythologie”
Peter Orban, “Saturn”

Mitoloji Arşivi

Close