MODERN PROFESYONEL ASTROLOĞUN KENDİNE ÖZGÜ GELİŞİMİ

                                                                                                                      Joseph Crane

  • Dünyadaki Tuhaf Yerimiz 
  • Gelişimin ‘Narsistik’ Yolları
  • Astroloğun Büyüklenmeci Benliği 
  • İdealize Etme Kalıpları 
  • Bu Büyüklenmeyi (Şişkinliği) Nasıl Söndürürüz? 
  • Çözüm Yolları?

 Astrolojinin, modern kültürümüzdeki tuhaf konumunun ışığında, astrologlar nasıl gelişir ve profesyoneller olarak biz nasıl birlikte çalışırız? Bir astroloğun gelişimindeki potansiyeller ve gizli tuzaklar nelerdir?

Burada ilgilendiğim nokta; psikoloji alanındaki önemli gelişmelerin ışığı altında, kendi profesyonel gelişimimizi ve topluluğumuzu keşfetmektir. Modern kültürümüzde biz astrologların itibarı düşük olduğu için acaba kendi gerçek değerimizi nasıl muhafaza edebiliriz? Sorunlardan birisi astrologların bazen birbirlerine güvenmemeleridir. Hatta, genellikle, sorunları daha da kötü hale getiririz. Bu konu, biz astrologların üzerinde çalışması gereken bazı “gölge” temalar ile alakalıdır. Kendime model olarak, modern psikanalitik psikoterapinin “Kendilik Psikolojisi (Self Psychology)” dalının öğretilerini alıyorum. 1960’larda ve 1970’lerde Heinz Konut’un öncülüğünde gelişen bu dalın kapsamı şu ana başlıklarından oluşmaktadır: Kendi özdeğerimizi nasıl oluşturur ve muhafaza ederiz; diğerlerine nasıl ve neden hayranlık duyarız; nasıl ‘diğerleri tarafından hayran olunmaya layık’ bir insan haline gelmeye çalışırız? 1

Psikanalizin bütün dallarının ana maddelerinden birisi yetişkinlerin psikolojik sorunlarının çocukluktan beri biriken çıkmazlar ve eksiklikleri yansıtmalarıdır. Bunlar çocukluğun ne kadar erken dönemlerinde yaşanırsa, yetişkinlere hasar veren ve nüfuz eden etkileri de o denli artar. En iyi koşullar altında dahi özdeğer, özsaygı ve kendi hakkımızdaki ideallerimizle ilgili sorunlar bir hayat boyu sürer. Hepimiz özdeğer duygumuzda diğerlerinin bizi onaylamasına bağlıyız. Örneğin yaşamımızda zorlu bir şeyler olduğunda olanları kişisel alma eğilimi gösteririz, özdeğerimiz azalır ve bunu telafi edecek yollar bulmak zorunda kalırız. Yaşamımızda bazı destekler olmazsa, hayatımızın dağıldığını hissetmeye başlarız. Bu, insanoğlu olarak, hepimiz için böyledir, sadece oranı değişiktir.

Son ISAR konferansında Jennifer Freed, astrologların danışanlarıyla ilgili olarak bu temalar hakkında  konuşmuştu. Ben bu araştırmaya bizzat astrologları da ekliyorum! Öncelikle problemi, ardından onunla uğraşma yollarımızı ortaya koyarak, en sonunda bazı önerilerde bulunacağım.

Dünyadaki Tuhaf Yerimiz
Modern çağda her astrolog bir çelişkiye takılır. Biz kahinleriz, insanlara şaşırtıcı bir dereceye kadar yardım edebilen, öngörüde bulunan insanlarız. Buna rağmen bizi çok iyi anlamayan bir kültürün içinde faaliyet göstermekteyiz.       

Bir astrolog olarak bir partiye, sosyal bir toplantıya ya da yeni insanlarla karşılaşacağınız herhangi bir davete gittiğinizde; astroloji ile uğraştığınızı söylediğiniz zaman (eğer söylerseniz) insanların tepkilerine dikkat edin. Kimin sizin nebi olduğunuzu, kiminse sahtekar ya da tuhaf olduğunuzu düşündüğünü önceden bilemezsiniz. Her durumda, çok geçmeden astroloji ve astrologların çalışmalarıyla ilgili klişeleşmiş sözlerin saldırısına uğrarsınız. Astrolojinin çok uzun bir tarihi olmasından, gerçek hakkındaki geleneksel fikirlere aykırılığından ve popüler kültür içinde kendini göstermesinden ötürü insanların astroloji hakkındaki algıları birbirinden oldukça farklıdır.

En kötü halimizde, kültürümüzün astrolojiye olumsuz bakışını içselleştirir ve adeta “saldırganla özdeşleşmiş” biçimde, bunun bir parçası haline geliriz. Astrologlar olarak kendi aramızda yaşadığımız bazı sorunlar da bu gölgenin bir tezahürüdür.

Hiçbirimiz astroloji tarihi üzerinde ya da toplumun bizim işimizi nasıl algıladığı üzerinde bir güce sahip değiliz. Keşke olan biten daha farklı olsaydı demek ve orada durmak kolaydır. Bu makalenin amaçları adına, ben durumumuzu bir veri olarak kabul etmeyi ve meşruluk sorunuyla nasıl uğraşacağımızı araştırmayı tercih ederim.

Gelişimin ‘Narsistik’ Yolları
Kendilik Psikolojisi hakkındaki literatürün anlaşılması biraz güçtür, ama dayandığı fikirler çok basittir.2 Hepimiz yaşamımızın ilk yıllarında, bizi yatıştıran, kendimizi iyi hissettiren ilişkiler sayesinde bütünlük duygumuzu kazanmaya başlarız. Eğer bunu beceremezsek, yaşamımız boyunca önemli zorluklar ortaya çıkabilir. Yatıştırılma ihtiyacı sonraki dönemlerde “büyüklenme” (gereğinden daha büyük, gösterişli olma) safhasına doğru gelişebilir. Başkalarının bizi “aynalama”sını, bir başkasının bizi özel ve mükemmel bularak bize değer vermesini isteriz. Temel psikolojik sağlığımız için, hayatımızın erken dönemlerinde kendimize dair şişirilmiş bir algıya ve bu şişirilmenin “gerçeklik” sayesinde azaltılmasına ihtiyacımız vardır.

Bu şişirilmişliğin gazının boşaltılma süreci hepimiz için acı vericidir; bununla birlikte, aynalanmamızı kendi özdeğerimizin ve kim olduğumuz hakkında iyi hissedişimizin temeli olarak içselleştiririz. Hiçbir zaman şişirilmiş benliklerimizi tamamen aşacak kadar büyüyemeyiz, bir şekilde bir yanımız incinmeye açık kalır. Hepimiz, özbütünlüğümüzü ve özdeğerimizi muhafaza edebilmek için diğerlerinin bize ayna oluşuna bağlıyızdır, ancak yine de buna bağlı değilmişiz gibi davranmaya ihtiyacımız vardır. Hepimizde bu temel incinebilirlik vardır.

Erken dönem psikolojik gelişimimizdeki bir ileri adım da; idealize edebileceğimiz, gözümüzde büyüteceğimiz bir başkasına hayranlık duyma ihtiyacıdır. O söz konusu kişi, bizim en iyi benlik halimizi (en iyi ‘kendiliğimizi’) temsil eder. En iyi koşullar altında, idealimizin objesi daha gerçek bir hale ve daha doğal boyutlarına doğru gelirken, o insanın özelliklerini kendi hakkımızda gerçekçi ideallerimizi destekleyecek kadar içselleştirmiş oluruz.  Çoğumuz için birini idealize etmek ve daha sonra hayal kırıklığına uğramak süreci çok acıdır. Kendi kişisel olgunlaşmamızın önemli bir kısmı idealize edilmiş bir ilişki vasıtasıyla gerçekleştiğinden, bu modellerden uzak durmaya çalışmak, yaşamdaki fırsatlarımızı da sınırlayacaktır.

Bu büyüklenme (şişirilme) ve idealize etme, erken psikolojik gelişim döneminde kendine hayranlığın gelişiminden ve değişiminden kaynaklandıkları için, “narsisitik” meseleler olarak adlandırılırlar. Ama biz birine “narsisist” dediğimizde normal gelişimde aksaklık olan birini kastederiz. Çünkü bu kişi diğer insanlardan tam bir aynalanma almadan kendi özdeğerini muhafaza edebilme kabiliyetini geliştirememiştir. Bu kişi ilişkilerden ‘almaya’ eğilimlidir ve vermekte aciz kalır. Biz ondan hiç hoşlanmayız – bizim enerjimizi emer ve bizim ihtiyaç duyduklarımızı bizden esirger!

Eğer bir narsisist, bizimle gerçekçi olmayan bir şekilde idealize ederek ilişki kurarsa, hayran olunan olarak kısa bir süre bundan keyif alırız, ancak hemen akabinde bunalmış hisseder ve karşı koyma eğilimi gösteririz. 

Şimdi, büyüklenme ve idealize etme genel kavramlarını bir astroloğun meslek hayatı ve gelişimi ile birleştiriyorum. Bu modeller sadece astrolojide geçerli değildir, örneğin politika, din ya da bir sanatçının hayatı gibi alanlarda da baskın bir şekilde karşımıza çıkar. Tabii ki bir astrolog olduğum ve bu makaleyi de astrologlar için yazdığım için kendimi astrologlar ile sınırlandıracağım. Birçok profesyonelden farklı olarak biz, geleneksel dünyamızdaki karmaşık durumla başetmek zorundayız.

Astroloğun Büyüklenmeci Benliği
Bir astroloğun büyüklenmeci (şişirilmiş) benliği ne demektir? Bir astroloji öğrencisinin, öğretmeninin ve profesyonelinin açık ya da gizli fantezisi nedir? Büyüklenen benlik bilincin peçesinin altında bulunur, fantezilerimizde sahnelenir ya da gerçek istenilen ölçülere uygun olmadığında hayal kırıklarımızda saklıdır. Onlardan utanmaya eğilim gösteririz. Büyüklenen benliğimizin bu bileşenlerini küçümsememeliyiz, çünkü onlar astrolog olarak, insan olarak mükemmelliğimizin anahtarıdırlar.

Bu özelliklerin bazıları bir psikoterapistin ya da şifacı bir profesyonelin fantezilerine benzer, fakat biz birkaç başka özelliğe daha sahibiz:
Her şeyi bilen – astrologlar insanları ya da bir durumu direkt bir şekilde anlama yeterliliğine sahiptirler. Bir astroloğun kavramaya ve bilgi toplamaya yönelik çalışmasının ışığında bunu çok net görebiliriz. İlk kez astroloji öğrendiğimizde, doğum haritaları vasıtasıyla birileri hakkında öğrendiklerimizin fazlalığı karşısında hayrete düşeriz. Bizim için bir ışık yanar.
Hayırsever – biz her türlü zorluk için insanlara yardım edebiliriz. Birçok psikoterapistte ve şifacı profesyonelde olduğu gibi diğerlerine en yüksek faydayı sağlamayı arzularız. Bir insanın hayatında olumlu bir farklılık yaratabiliriz, bir çoğumuz bu yüzden bu alandadır; iyi para kazanmanın sağlam bir yolu olduğu için değil.
Dünyamızı değiştirmeye kadir – bizim çalışmalarımız kültürümüzü yöneten paradigmalardan çok farklı bir noktada olduğu için, küçük bir zaferimiz bile o yönetici paradigmadan ödün vermeyi gerektirir. Biz daha açık bir geleceğin “keskin kenarında”yız. Bu daha çok Kova Çağı’nın çağrısıdır.
Bağlantıda olan – biz daha yüksek bilgelik ve hikmete erişim sahibiyiz. Astrologlar geleneksel psikoterapistlerden daha çok din adamları, enerji şifacıları, aracılar (kanal olanlar) ya da  psişikler gibidir. Astroloji doğası gereği kozmik bir yapı içerir ve bir çeşit ilahi gizemle iç içedir.  Astroloji araçlarını kullanan herhangi bir astrolog bu gizemle ya da temel ışıkla bağlantıdadır. Bir şekilde ve tam olarak da nasıl olduğunu bilemediğimiz bir şekilde, kozmos bizim aracığımızla konuşur. Her astrolog -ne kadar ‘bilimsel’ olmaya çalıştığı hiç fark etmez- bu deneyimden nasibini almıştır. Bu bağlantıda olma vasfımız bize mesleki açıdan en büyük zayıflıklarımızı ve en kuvvetli yönlerimizi getirir.
Henüz kendisini her şeyi bilen, hayırsever vasıflarına sahip, ancak bağlantıda hissetmeyen, dolayısıyla dünyayı değiştirmeye hazır olmayan bir astroloji çırağı, muhtemelen bu ‘büyüklenici’ vasıfları bir öğretmene, akıl hocasına, ünlü bir yazara ya da tüm astroloji cemiyetine yansıtacaktır. Bu “hakikaten sen de bizden birisin” onaylamasıdır. Benzer bir durum olarak, bu bize, neden büyük astroloji konferanslarında yeni astroloji öğrencilerinin ya da profesyonel astrologların tamamıyla esinlenmiş bir hale geldiklerini anlamamızda yardım eder.
Bir çocuğun gelişiminde olduğu gibi, gerçeklik bu çeşit beklentilerin baskısına dayanamaz, ve sonuçları olacaktır. Önce büyüklenmek daha sonra da idealize etmek açılarından konuşmak istiyorum. Sıklıkla, şişirilmiş benliğin gazının boşaltılması anlamına gelen kişisel sönme dönemleri yaşanır. Bu dönemi yas ve iyileşme ya da yenilgi ve dağılma süreçleri takip eder. Bir astroloğun aynalanma –onaylanma- ihtiyacı kariyerinin başlangıcında daha kuvvetlidir -özellikle de hassas ve kolaylıkla yenilmiş hisseden biri söz konusu ise.

Siz, astroloji çırağı, bu size nasıl olur? İşte çoğumuzun içinden geçtiği süreç:
1. Danışanlarınız kafanızı karıştırır, Başak’ın odası dağınıktır, ya da Oğlak tembelin teki ya da partinin esas oğlanıdır, ya da danışanınız sizden hiç hoşlanmaz. Yardımcı olamamaktasınızdır, endişeli ve tedirgin bir hale gelirsiniz. Bazen de bu tecrübeler, yorumlarınızın etkili ve yetkin olduğu, karşılıklı anlayış ve ahenk yakaladığınız zamanlarla ardışık ilerler; zor seanslar endişe vericidir, çünkü öngörülemezlerdir. (İlginç olarak, astrologlar ilk kez çalışacakları danışanları için ne kadar çok hazırlık yapmaya ihtiyaçları olduğundan şikayet ederler. Kendimizi her ev yerleşimine, natal haritadaki her açıya bakmak, danışanın yaşamındaki her olayla en mükemmel astrolojik ilişkilendirmeyi yapmak zorunda hissederiz. Neden kendimizi bunu başarmak için bu sürece sokarız? Birçok danışanımız sahip olduğumuz mükemmel bilgi dağarcığımızdan bizi sınava çekmeyecektir, tüm bu hazırlıklar danışanımız karşısında hazırlıksız yakalanma endişemizi yatıştırmaya hizmet eder).  
2. Zaman içinde, sorunlar kendinizi işaret eden sinyaller verdikçe, astroloji dünyasında düşük değer duygunuzun bir yansıması olarak kendinize şunu sorarsınız: ”bir çeşit iyi niyetli hilekar mıyım ben?” Kendi temel dürüstlüğünüzü ve iyilikseverliğinizi sorguya çekersiniz.  
3. Bu durum ilahi gizemle –ışık diyarı ile– bağlantının kesilmesine yol açar. Sanki astroloji (ülkesi) bu ‘ışığı’ kendi vilayeti olarak yanına alır, bizden götürür. Astroloji sanki mukavvadan yapılma, dayanıksız, gerçek olmayan bir şeye dönüşür, bizimle daha fazla konuşmaz.
Birilerinin ebeveynlerinin, eşlerinin sizi onaylamamaları, tasvip etmemeleri ya da bir tuhaf olduğunuzu düşünen iş arkadaşlarınızın görüşleri canınızı her zamankinden daha çok acıtmaya başlar. En azından bir kere olsun size bir esin, bir ilham gelmiştir ve o esnada bunun doğru olduğunu da bilirsiniz, ama artık bu, daha fazla gerçek değildir.
Şimdi diğer tarafa gidelim; idealize etmeye olan ihtiyacımıza.

İdealize Etme Kalıpları

1. Hayranlık gereklidir, ama ilk etapta ‘yasak bölge’dir – şöyle düşünürüz: “şu kişi gibi olmak istiyorum, onun tüm kitaplarını okudum, tüm derslerine katıldım, vs.”  Bu özellikle kuvvetli olası bir durumdur, çünkü astroloji dünyasında karizma sahibi birçok insan vardır.  Bu bağlamda bir insanın ‘karizması’ ne anlama gelmektedir? Bu insan diğerlerinin ona dair ideallerini güçlendirip, pekiştirmektedir. Bu güçlü ve yaratıcı bir şekilde olabilir, ancak ilgili insanlar için ya da bir öğretmenin etrafında kümelenmiş bir grup için bir çeşit narsistik fanteziye doğru da gidebilir.
Yetişen astrologlar olarak bu etaba ihtiyaç duyarız: henüz ‘her şeyi bilen’, ‘hayırsever’ ya da ‘bağlantıda olan’ değilizdir ve bunlara sahip birini bulmaya ihtiyacımız vardır. Kendi olanaklarımızla bağlantıya geçebilmemizin yolu budur. Öğretmenle öğrenci arasındaki ilişkinin ve hatta hiç tanışmadığınız yazarla ilişkinizin bir astrolog olma sürecinde zaruri olduğu aşikardır. İlişki ne kadar özel ve şahsi olursa, astroloğun gelişimi de o kadar kuvvetli ve güçlü olur.  
2. Neticede bu bir probleme sebep olur. Genellikle bu normal bir problemdir. Eğer idealize eden kişi ‘gerçeğe’ doğru nispeten yumuşak bir geçiş yapabilirse, hocasına dair hayal kırıklığı (bazen kızgınlık olarak ifade edilen) üzüntüye ya da bir süre görüşmemeye neden olabilir. Eğer şansları varsa, hoca ve öğrencisi yeni bir yoldaşlık ilişkisi geliştirebilirler. 
3. Ancak, eğer, öğrencinin geçmişinde ya da yaşamının herhangi bir döneminde, idealize edilmiş ilişkileri başarısız olduysa, öğrenci kahraman-tapınma ve çok öfkelenme uçları arasında süratle hareket edebilir.  
Bunun alternatifi bu çeşit bir ilişkiden daha en başında kaçınmaktır. Bu, spiritüel hayatta olduğu gibi, olanakları kısıtlamakla sonuçlanabilir. Niçin? Kendimizi koruma dürtümüz, gıpta edip ona benzemeye çalıştığımız bir insana hayran olmak ve ondan öğrenmek ihtiyacımızın önüne geçer ve böylece kendimiz için ideallerimizle bağlantımızı keseriz. Ve, spiritüel yaşamda olduğu gibi, çareyi, asla tatmin olmadan, sürekli bir sonraki yeni şey için çarşı pazar (kapı kapı) dolaşmakta buluruz. 

Bu Büyüklenmeyi (Şişkinliği) Nasıl Söndürürüz?
Biz astrologlar, içinde bulunduğumuz kültürün sanatımıza karşı tuhaf tutumuyla birlikte yer alan, bu önemli meselelerle nasıl uğraşırız? Bu stratejiler etkinlik durumlarına göre çok geniş bir yelpazede sınıflandırılabilirler. Ortak özellikleri ise, topluluk olarak bizim şu yaptıklarımızdır:
1. İşin ‘eksperi’ oluruz, yeni astrolojik fikirleri araştırıp buluruz. Böylece danışanlarımız ve onların durumları bizi bocalatamaz. Bir düzine farklı sistemden yüzlerce farklı teknik çalışırız, her daim işe yarayacak bir sihirli anahtar bulmanın peşine düşeriz. Belki, danışanlarımız üzerimizde büyük bir gerilim yaratmasın diye danışmanlık eğitimi veren bir okula gideriz. Tüm çabamız hiçbir surette hazırlıksız ve bilgisiz yakalanmamak adınadır.
2. Kendi gölge niteliklerimizi -belki astrolog olmakla ya da astroloji ile ilgili kendi kuşkularımız- inkar ederiz. Sonra da ‘öteki’ astrologların itinayla seçilmiş niteliklerine karşı kendimizi üstün görür, onlara öfkeleniriz. Zaman zaman bazı astrologların diğer astrologlarla kutuplaşmak için harcadıkları zaman ve enerjinin aslında bir olamamanın utancından kaynaklanıp kaynaklanmadığını merak ederim. Aslında kendimize soracağımız güzel soru şudur: Bizi utandıran astrologlar kimlerdir? Kızıp içerlediklerimiz kimlerdir? Bu, bir tür “bölme”dir. “Öteki” astrologların bizim kendi düşük özsaygı meselelerimizin vekilleri vazifesini gördükleri bir bölme kalıbıdır. Örnekler çok çeşitlidir: Humanistik astrologlar kehanette bulunan astrologlarının katı, hissiz ve insafsız olduklarını düşünürler, tahmin astrologları spiritüel astrologları bir çeşit guru fantezisine teslim olmuş, lapa gibi, fazlasıyla hassas akıllı bulurlar, elitist astrologlar popüler astroloji yazarlarını ruhlarını piyasa şeytanına satmış olarak görürler ve bu böyle sürer durur. Bunun avantajı kendinizi aklamanız, kendi tereddüt ve güvensizliğinize karşı kendinizi aşılamanızdır.
3. Pes eder ve vazgeçeriz. Umudumuzu yitiririz, çünkü yakınlarda hiçbir zaman yeterince iyi olamayacağızdır. Kendimize ya da sanatımıza güvenimizi yitiririz ve ‘okulu bırakırız’. Birçok insan astroloji çalışmaya ve uygulamaya başlar, fakat birçoğu buna devam etmez.
4. Astrolojinin meşruluğunun eksikliğini kültürel, tarihi, psikolojik ve bilimsel yanlarını vurgulayarak; astroloji için bir meşruluk kasası yaratmaya çalışarak telafi etmeye çalışırız. Astrolojiyi bir büyü, tarih, bilim veya psikoterapi gibi göstermeye başlarız. (Bu noktada üçüncüsü hariç dört stratejiden de geçtiğimi belirtmeliyim. Umudumu asla yitirmedim, çünkü öğrencilerim, danışanlarım daha iyi bir insan, bir astrolog, bir yardımcı olabilmem için bana her zaman ilham verdiler.)
Stratejilerimizi saymayı bitirmedim. İşte birkaç tane daha:  
5. Sosyal açıdan daha anlamda daha meşrulaşmış bir iş daha ediniriz. Bu yolla, tanımadığımız insanlarla dolu bir partide ya da akrabalarlayken kendimizi bu kimlikle tanıtırız, şansımızı daha sonra deneriz.
6. Politik olarak aktif ve kavrayışlı bir hale geliriz. Topluluğun paylaşımı ile ilgili problemleri olsa da, modern kültürümüzde astrologlar için nasıl pragmatik bir farklılık yaratılabileceğine dair AFAN buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. (AFAN, The Association For Astrological Networking)
7. Öteki astrologlara güveniriz ve aralarında lider olmak için gayret gösteririz. Destek görmeye olan ihtiyacımız, astrologlar arasında bir cemiyet oluşturmakta yaratıcı bir şekilde faydalı olabilir ve ortaya, bundan tüm astrolojinin yararlanacağı birçok güzel iş çıkar. Ancak yine de buradaki gölge taraf, kim olduğumuz hakkında kendimizi daha iyi hissetmek için ‘küçük bir havuzda büyük bir balık’ olma hırsımızdır. Ve hepimiz birçok büyük balığın küçük bir havuzun içinde ikamet etmeye kalkıştığında neler olduğunu iyi biliriz.
8. Sizden daha farklı düşünenlerle iletişimi kesmek ya da bir atak karşısında korunmak için bir araya toplanmak kolaydır. Buna ek olarak kendimizi üstün gören bir çeşit paranoyayı benimsemek de kolaydır. İlginç bir şekilde, bizim büyük muhaliflerimiz, şüpheci topluluklar da aynısını yaparlar! Orada bize karşı birlik olmuş muhalefet karşısında biz yanlış anlaşılan ve yanlış temsil edilenizdir. Bu, kültürümüzün güvenlikçi ve muhafazakar bir tavırla karşı koyuşunda da açıkça görülebilir.
9. Bir astroloğun alışıldık, rağbet gören kalıplarından bazısına razı olur, astrolojiyi ideal olan yoldan daha azı ile uygularız; bu tabi ki kirayı ödememizi sağlar ve hatta toplumdan bazı kazançlar elde etmemizi de sağlar. Bu durumun mertebeleri halkın gerçek eğitiminden, etiği hiçe sayan üç kağıtçılığa kadar geniş bir alana yayılır.

Çözüm Yolları?     
Bu zorluklar arasında çözüm yolları da vardır. Umudu bir kenara atmayalım! Durumu normalleştirmeye ihtiyacımız var. Bu sayede zorluklarımızın birçoğunun anlaşılabilir olduğunu ve bizi ya da diğerlerini utandıracak şeyler olmadığını kavrayalım. Bizim mesleğimizde baş göstermesi çok muhtemel olan duygusal güçlüklerin insanları nasıl yönettiklerini anlamak bizim için çok gereklidir. İncinmeye açık özdeğerimizin gölge yanı ve bunu başkalarının üzerine yıkmamak için çok daha fazla sorumluluk almak zorundayız. Hepimizin kendi hikayesi var, kendi zayıflıkları ve güçlü yanları var: insanlar olarak büyüyüp gelişebilmemiz için birbirimize boş alan bırakmamız gerek, kendi çözümlerimizi bulmamız, listelemiş olduğum, bize kolay gelen, ama bizi asıl amaçtan saptıran yollardan kaçınmak için birbirimize destek vermemiz gerek
Biz, profesyonel astrologlar olarak, dürüst ve hünerli bir yansımamızı mümkün kılan kişisel bir aktiviteye girişmeliyiz: Kişisel danışmanlık ilişkisi, danışmanlık eğitim programı, psikoterapi ya da spiritüel uygulama. Tüm bu olasılıklar arasında tabi ki zaman içinde değişebilecek  öncelikli tercihlerimiz ve tarzlarımız olacaktır.
Sonuç olarak, astrolojinin bize vaktiyle, tek gerçek olduğu söylenmiş olan dünyadan çok daha büyük bir dünya ile doğal bağlantısını takdir etmeli ve kullanmalıyız. Astrologlar olarak, bu işin tahsis edilmiş olduğu insanlar olarak, özel iyileştiriciler olarak işimizin esas gayesini her zaman hatırlamak zorundayız. Üstünde olduğumuz işin getirdiği daha geniş bir vizyonla,  kendimize ait daha küçük vizyonları detaylı olarak inceleyebiliriz. Böylece ne kadar umut hisleriyle dolu ve hassas olduğumuzu açıkça görme ve hatta bu gördüklerimizden ilham alma şansını elde edebiliriz. Bu yolla yaptığımız şeyin esas manasını çıkarmak mümkün olur: bizler, bir birimi daha kozmik  bir görüş açısına tekrar bağlamaktayız. Bu yolla kendi zorluklarımız üzerinde daha yürekli ve gözü pek bir mücadele geliştirebiliriz.3

 Türkçesi: Sevi Orakoğlu

1   Bu makale, büyük ölçüde, lisansüstü öğrencisiyken üzerinde çalışmış olduğum “Psikoterapistin staj deneyimindeki narsistik temalar (Narcissistic Issues in the Training Experience of the Psychotherapist.” International Journal of Psychoanalytic Psychotherapy)” isimli bir makaleden esinlenilerek oluşmuştur. (1983) “
 Kendilik Psikolojisi (Self Psychology) hakkındaki başlıca literatür çoğunlukla Heinz Kohut tarafından yazılmıştır. Kendisinin daha sonraki yazıları şunlardır: (1971) “Kendiliğin Çözmlenmesi”(“The Anaylsis of the Self”) ve (1977) “Kendiliğin Yeniden Yapılandırılması” (“The Restoration of the Self”) (Madison, CT. International University Press). (İki kitap da Metis Yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiştir). Ayrıca ikici bir çalışmayı da öneririm, (1983) “Psikanalitik Teoride Nesne İlişkileri” (“Object Relations in Psychoanalytic Theory,”)  Greenberg, J. R. & Mitchell, S. A. (Cambridge, Ma.: Harvard University Press.
  Redington, R. “Kişisel İletişim” “Personal communication.” Aralık 2000

Joseph Crane ulusal seviyede astroloji hakkında konuşmaları ve yazıları olan tanınmış bir astrolog ve psikoterapisttir. Gestalt ve ‘Integrated Psychotherapy-Bütüncül Psikoterapi’ den diploma sahibidir ve uzun dönemi kapsayan Budist uygulamaları vardır. Astrolojik tekniklere klasik bir yaklaşımı benimserken geleneksel ve modern yöntemleri de harmanlayarak kullanmaktadır. Humanistik orjinli bir astrolog olarak, astrolog ile danışan arasındaki kişisel bazlı karşılıklı etkileşim üzerinde durur. (A Practical Guide to Traditional Astrology) adlı kitabın yazarıdır.

Close