Astroloji öğrenmeye çalışanlar çok iyi bilirler ki iş tüm öğrendiklerimizi harman etmeye, başka bir deyişle yorumlama safhasına, geldi mi, ufakta olsa bir hayal kırıklığı yaşarız. Nedeni basit: O kadar çok teorik bilgi edinmişizdir ki onları her hangi bir insanın hayatına uyarlamak gerçekten zordur. Artık tüm teorik bilgilerimize hayat vermek zorunluluğu vardır. Astroloji anlaşılabilir bir dille konuşmalıdır. Bu ise ancak tanrılar katından ölümlülerin katına inmekle mümkündür. Sembollerin mitolojik anlamları hiç şüphe yok ki onları en saf, en katıksız halleriyle anlamamıza yardım ederler. Ancak bugün ve burada benim, sizin, hepimizin hayatında ne anlama geldiklerini doğru anlamak astrolojinin doğru kullanılması açısından şarttır. Yaşantılarımızı, deneyimlerimizi, derinlerdeki duygularımızı anlamlandırabilmemiz, farkındalık kazanabilmemiz için onları kendi öz dilimize tercüme etmeliyiz. Bunun en pratik yolu ise sorular sormak.
Bir doğum haritasının, hatta farz edelim ki kendi doğum haritamızın transitlerini inceliyoruz. ‘Terzi kendi söküğünü dikemez’ dediğinizi duyar gibiyim. Ama biliyoruz ki pek çoğumuz, keşfettiği gençlik aşısını önce kendinde deneme cesaretini(!) gösteren bilim adamı gibiyiz. Transitlerin, öncelikle de insan yaşamında önemli dönüm noktalarını gösteren ağır hareket eden planetlerin etkilerini kendi yaşantısında öngörmeyi astroloji ile ilgilenen herkes biraz ister. Ancak yaşantılarımızda krizler, kayıplar, terk etmeler veya edilmeler gibi gelişen olaylarda görünenin arkasına bakmak zordur. Tüm yaşadıklarımızın aslında birer dönüşüm şansı olduğunu, hayatın aslında belki de kendimizin bilmediğimiz bir yanımızla tanışma ve bütünleşme imkanını sağlayabileceğini atlamamak için transitlerin asıl işlevini, dilini doğru anlamak gerekir. Astrolojinin yaşamsal bir danışman olarak kullanılması ancak böyle olur. Hep söylemeye çalışıyoruz. Diyoruz ki başınıza ne geleceği veya geldiği elbetteki duygusal açıdan çok etkin ve sizi çok zorlayıcı olabilir. Ancak lütfen bunun üzerinde takılıp kafanızı kuma gömmeyiniz, soru sorunuz. Aksi durumda sadece yaşadığınız dışsal gerçeklik içsel gerçekliğinizi gölgeler. Dış dünya ve orada olanlarla iç dünyamız ve orada olanlar arasındaki paralellik ortadan kalkar, daha doğrusu biz bu ilişkiyi kaybederiz. Bu durumda hiç şüphe yok ki kurban durumuna düţeriz. Yaşamın dümenini ne kadar dış dünyanın eline verirsek biz kendimizi o kadar az gerçekleştiririz.
İçinde bulunduğumuz bir süreci, yaşamakta olduğumuz hoş veya pek nahoş bir deneyimi anlamlandırmak, yani olan bitenin gerçekten farkında olmak için sorular soralım. Bir doğum haritasının transit durumunu yorumlarken tüm teorik bilgilerimizin ve geliştirdiğimiz bir takım peşin hükümlerin kurbanı olmamak için soru soralım. Soracağımız sorular transit temasının bize özel seyrine ilişkin ipuçlarını bulmamızda çok etkili olabilirler. Temayı kişiselleştirmek gibi en zor işi kolaylaştırırlar. Aslında farkında olmadığımız, hiç kendimize ait hissetmediğimiz duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlayabilirler. Böylece baktığımız halde görmediğimiz bir resmin farkına varırız: Kendi resmimizin !
Bir JÜPİTER transitinin yaşantımıza tercüme edilmesini kolaylaştırmak için aşağıdaki gibi sorular sorabiliriz.
– Karşınıza çıkan hangi olanaklar gerçekten size uygundur, kendinizi geliştirmeniz ve büyümeniz için gereklidir? Hangileri ise sadece keyfi olarak “hadi olsun bakalım” türünden, kof, fayda getirmeyecek gelişmelerdir?
– Hangi olanaklar (neler) sizi uzun vadede ileriye götürür? Neler sizi ileride olumsuz sonuçlarına katlanmak zorunda kalabileceğiniz, gerçek hedeflerinizden sapmanızla sonuçlanacak durumlara iter?
– Yeni olanakları doğru ve ayaklarınızın üstüne sağlam basar bir şekilde değerlendirmek için hangi belirli ve kalıcı yöntemleri uygulamalısınız? Bu yöntemleri bulmaktan sizi geri tutması olası duygu ve düşünceler neler olabilir?
– Yeni şeyler öğrenmek arzunuzdaki artışı nasıl kullanıyorsunuz?
– İnsan içine daha fazla çıkıyor musunuz? Yeni insanlar, başka kültürden gelen insanlarla ilişkileriniz var mı? Seyahat ediyor musunuz? Dünyanıza girmesi olası yabancı olan bu yeni şeyleri, insanları tanımanın sizin yaşam felsefenizi geliştirebilmeniz açısından ne kadar önemli olduğunun farkında mısınız? Yoksa “sepet şeklinde” gezip, pasaportunuzun sayfalarını mı doldurmaktasınız? Kadıköy vapurunda karşınıza oturmuş turist kızın ayakkabısının biçimsizliğine takılıp temsil ettiği şeyi sadece buna mı indirgemektesiniz?
– Vizyonunuz, yaşama dair fikirleriniz, görüşleriniz ne kadar size ait? Çoğunluğu ailenizden, çocukluk döneminin o meşhur “mahalle adabından” yani sosyal çevrenizden kalın izler mi taşımakta?
– Şu sıralar içinde bulunduğunuz bu iyimserlik ve kendine güven halini transitin bitiminden sonrada kalıcı kılmak, işe yarar tutmak için çaba gösteriyor musunuz? Yoksa bu pek hoş ruh halini bozuk para gibi harcamakta mısınız?
– Yaşamınızın anlamı nedir? Bu anlam hakkında bir fikriniz varsa bu anlamı günlük yaşama uygulamak, işlemek için ne yapabilirsiniz? Teoriyi pratik uygulamaya nasıl geçirebilirsiniz?
Eğer SATÜRN‘ün kalıcılığa,tutarlılığa ve disipline ilişkin sınavlarından birisiyle karşı karşıyaysak aşağıdaki sorulara “dürüstçe” cevap vermek, “Altın Çağ’ın Satürn’ü” ile tanışmamızı sağlayabilir.
– Kendinize karşı ne kadar dürüstsünüz? Kendi kendinizi ne kadar ciddiye alıyorsunuz?
– Yaşamınızdaki kalıcı, uzun vadeli ve dayanıklı yapıları nasıl kurar ve onları hangi yöntemlerle korursunuz?
– Yaşamınızda her hangi bir alanda darlık, yoksunluk veya memnuniyetsizlik hissediyor musunuz? Çoktan değiştirilmiş olması gereken şey nedir?
– Önceliğiniz nedir? Neler daha az önemlidir?
– Hedeflerinize ulaşmak için hangi önemli adımlar atılmalıdır?
– Hedeflerinize ulaşmak için ne kadar uğraş vermeniz gerektiğini düşünüyorsunuz? Sizi engellemesi olası içsel ve dışsal nedenler neler olabilir? Hedeflerinizi gerçekten güvenilir, sağlam bir temel üzerine inşaa ettiğinizden emin misiniz?
– Planlarınızı gerçeklerden yola çıkarak mı yapıyorsunuz? Yoksa herşey arzulanan gerçekliğin, ideal bir varsayımın üstüne mi kurulmakta? Yok varsaydığınız gerçekler söz konusu olabilir mi?
– Sizi korkutan durumlar veya insanlar var mı? Korkularınızla yüzleşir misiniz? Yoksa kaçar mısınız? Korkunuzu yok sayarak o temaların dış dünyadan size olaylar şeklinde çıkagelmelerini sağlayacak biçimde davranıyor olabilir misiniz?
– Otorite ile sorununuz var mı ? Ne kadar kendi kendinizin otoritesisiniz? Ne kadar dışsal otoriteye bağlısınız? Böylesi bir otorite bağımlılığı varsa ne yapmayı düşünüyorsunuz?
– Çocukluktan kalma bir takım sosyal normlar, örneklemeler v.b. şeylerin bugün kendiniz gibi yaşamanızı engellediği duygusunu taşıyor musunuz? Ebeveynlerinizin genel çizgisi neydi? Siz hangi alanlarda hala bu çizgiyi takip etmektesiniz, hangi alanlarda değişip geliştiğinizi düşünüyorsunuz? Kendi yolunuzu buldunuz mu?
URANÜS transitleri size yaşamınızda önemli bir noktaya, kavşağa geldiğinizi söylerler. Hangi yöne gideceğinize karar vermek durumunda olursunuz. Sadece size has özellikleriniz, arzularınız, geleceğe ait planlarınız önem kazanır. Aşağıdaki sorular bu konuda size yardımcı olabilirler.
– Yaşamınızda hangi alanda eskiye bağlı kalıyorsunuz ve değişiklikten kaçınıyorsunuz? Daha iyi farkına varabilmek için kendinize şu soruyu sorun: “Yaşamımda herşeyin yirmi yıl daha aynı şekliyle kalmasını hayal edebilir miyim?” Bunu hayal etmek sizde nasıl bir duygu uyandırıyor?
– Değişim fikrini Uranüs getirir. Ancak o bir yapılanmadan farklıdır. Gerçekleşmesi istenen şeyin planlanması gerekir. Sizce içinizden gelen, çoğu zaman dışarıdakilerin hazırlıksız yakalandığı, değişim arzunuz ve hedeflediğiniz noktaya ulaşmak için hangi etaplardan geçmeyi tasarlıyorsunuz?
– Yapmak istediğiniz değişiklik, içinizden gelen güçlü değişim arzusu nereye kadar sizin farklılaşma arzunuzu tatmin etmeye yönelik? Sadece farklı olmak adına nedensiz ve sağlıksız bir baş kaldırı, isyankarlık gibi duygular söz konusu olabilir mi?
– Nerede ve ne zaman faklılıklarınız ortaya çıkar? Gerçek farklılığınız (bir ego gösterisi yapmaya yeltenmeksizin) nedir?
– Farklılığınızı en iyi nasıl ortaya koyabilirsiniz?
– Canlılığınızı, hareket etme ve eyleme geçme arzunuzu sinirlenmeksizin nasıl tatmin edersiniz?
NEPTÜN transitiyle ilgili olarak deneyimlerimiz genellikle yoğun bir siste , güçlü bir akıntı içinde bindiğimiz salı kazasız belasız karşı kıyıya ulaştırmak gibidir. Doğru yolu bir şekilde bilebiriz. İçsel olarak gelen bir bilgidir. Bizi yönlendiren beş duyumuzun dışında başka bir şey bize gitmemiz gereken yönü söyler. Ancak bu sesi duyabilmek için asla ve asla uyku halinde olmamalıyız. Uyuyan veya uyuşturulmuş bir bilincin işi değildir bu. Tam tersi, bilinç en açık, en saf halindeyken kendiliğinden bilebilir. Bu konsantrasyon halini çok iyi kavramalıyız ki Neptün gerçekten yaşamımız için yön bulmamızda etkin olan duygunun sembolü olsun. Aksi halde o salın üzerinde akıntıya kapılıp yolumuzu yitirebiliriz. İç dünyamız, ego sınırlarımızın ötesi ve nihayet evrenle, insanlıkla ortaklaşa paylaşılan temel duygular, kendi dışımızdakilerin ihtiyaçları gibi alanlarda kurban veya kurtarıcı rollerinden uzak durarak etkin olmalıyız. Aşağıdakilere benzer sorular bu alanda olası deneyimleri çözümlemede faydalı olabilirler:
– İç dünyanıza ilişkin ne yapıyorsunuz? ( doğa, rüya çalışmaları, resim, müzik ve benzeri sanatsal uğraşlar, size dinginlik veren, meditatif etki eden her türlü eylem)
– Kendinizi dile getirmede her hangi bir yaratıcı etkinlikte bulunuyor musunuz?
– Fantazileriniz, hayalleriniz, gerçekleştirmeyi dilediğiniz her hangi bir rüyanız var mı? Eğer varsa bu hayalleri, fantazileri gerçeğe dönüştürmek için sizce ne yapmalısınız?
– Ideal durumla gerçek durum bir yerlerde birbirlerine karışıyor olabilir mi?
– Genel olarak baktığınızda idealleriniz genellikle sadece sizin çıkarlarınızda, egonuzda yoğunlaşıyor olabilir mi?
– Başkalarının ihtiyaçlarına yaklaşımınız nedir?
– Verirken önce karşılığında alacaklarınızın hesabını yaptığınız olur mu?
– Empati sözcüğü size neyi çağrıştırıyor?
– Başkalarının ihtiyaçlarına en çok hangi alanlarda daha duyarlısınız?
– Hayal kırıklıkları yaşıyor musunuz? Eğer yaşıyorsanız buna sebep olan bizzat sizin hangi duygunuz olabilir?
Eğer yaşamınızda en önemli transitlerden biri –PLUTO transiti- söz konusuysa gerçekten olaylara serinkanlılıkla yaklaşmak zor olmaya başlar. “Ya hep ya hiç” tavrı, kendini güçlü hissetmek hali tamamen acizlik duygusu deneyimlemek şeklinde sonuçlanır ve insanlar yaşamlarında geriye dönüşü olanaksız değişimler, dönüşümler yaşarlar. Adeta karanlık, sonu görünmez bir tünele giren insan bu yolculuğunun sonunda tekrar gün ışığına kavuştuğunda farklı bir yanıyla tanışmış olur. “Evrimsel Astroloji”nin çok önemsediği, bireyin büyümesi ve kişiliğinin gölgeleri olarak bilinçaltına atmış olduğu malzemenin dönüştürülmesi ile ortaya çıkacak enerjinin değeri büyüktür. Her insanın yaşamında deneyimlediği bu önemli transit özelinde farklı olsa da temelde yukarıda sözünü ettiğimiz dönüşüm, metamorfoz temasını aktive eder. Onu işlemek, hayatımıza yön vermek elbet bize düşer. Böylesi önemli bir süreçi yaşarken aşağıdaki gibi sorulara dürüst yanıtlar vermek faydalı olabilir:
– Yaşamınızda varlığı eskiden beri süre gelen her hangi bir yapının temellerinin çatırdamaya başladığını hissettiğiniz halde, oluşmakta olan yeni duruma karşı neler hissetmektesiniz? (güven, korku, öfke, güçsüzlük, acizlik) Eskinin silinip gitmekte olduğu gerçeğiyle nasıl baş edersiniz?
– Yaşantınızda dönüşüm, yeniden yapılanma gerekliliği olan durumlar olduğunu görebiliyor musunuz? Eski ve alışılmış olana sonsuza kadar elveda diyeceğinizi bile bile hayatınıza yeni giren durumlara ve elbetteki buna bağlı asıl duygulara “hoş geldin” diyebiliyor musunuz?
– Yaşantınızın her hangi bir alanında sizi sıkıştıran, sizi geride durmaya zorlayan, adeta enerjinizi baskılayan bir durum var mı? Gücünüzü daha fazla ortaya koymak, dile getirmek için ne gibi imkanlarınız var? Yaşamınızda belki gizliden gizliye istediğiniz, talep ettiğiniz bir alan, durum v.b için gücünüzü nasıl yönlendiriyorsunuz?
– Hangi şeylere, durumlara, insanlara, inanç veya varsayımlara fazlasıyla bağlısınız? Onlar olmaksızın yaşayamayacağınıza ilişkin duygularınız var mı?
– Ruhunuzun derinlerinde belki bir terapinin aydınlatılmasında çok fayda sağlayacağı “karanlık bir köşeniz” var mı?
– Adeta “içsel bir mayalanma” olarak görebileceğimiz bu dönüşüm sürecini desteklemek, teşvik etmek için ne yapabilirsiniz?
– Yaşam hedefiniz açısından bakıldığında ne kadar “egoist” bir insansınız? Toplumun (aile, iş, eş, ortaklıklar, ülke çıkarı v.b) faydası için egonuzun isteklerinden fedakarlık yapmanızın zamanı gelmiş olabilir mi?
– İçsel sesiniz kulaklarınıza ulaşabiliyor mu? Bu sesi duyabilmeniz için gerekli alanı ve zamanı yaratabiliyor musunuz?
Bir doğum haritasındaki planetlerin konumları dolayısıyla transitleri söz konusu olduğunda tetiklemeleri olası olayların yoğunlukları arasında bir orantıdan bahsedebiliriz. Dolayısıyla yukarıdaki pek çok soru natal haritadaki anlamlarının detaylandırılmasında da bize yardımcı olabilirler.
Aslında planetlerin hiç bir şey yapmadıklarını, onlara bizim hayat verdiğimizi, sembolize ettikleri tüm duyguları, durumları bizzat bizim yarattığımızı unutmaksızın yaklaştığınızda astrolojinin sizi evrenle birleştirebilen eşsiz yanını deneyimleyebilirsiniz.
Tekrar görüşene dek hoşça kalın!
Derleyen: Neşe Kuran