ZODYAK: SİDEREAL TROPİKALE KARŞI

Bruce Scofield
(ilk kez The Mountain Astrologer dergisinde 2001’de yayınlanmıştır.)

Astroloji eleştirmenleri sık sık -kabaca meraklıları,  ciddi öğrencileri ve profesyonelleri içeren bir grup olarak tanımlanan- “astrolog”ların iki zodyakın varlığı konusunda tamamen aynı düşündüklerini iddia ederler.  Birinciler konusunda haklı olabilirler, ama ikinciler ve üçüncüler için değiller, çünkü en azından son 40 yıldır çok ciddi astroloji kitapları zodyakla ilgili tartışmalarda tropikal (mevsimsel) – sidereal (yıldızsal) münakaşasına dikkat çekerler. Bugün kendini astrolog olarak niteleyen hiç kimsenin bu karmaşık meselenin varlığından habersiz olmasının bir bahanesi olamaz. Yine de her iki zodyak arasındaki, özellikle de sembolik tanımlama amaçları açısından farkların tam olarak neler olduğu yeterince ele alınmamıştır. İşte bu yüzden biz hâlâ, çalışma alanımızda artık usandıran bu derin ve çözümlenmemiş çatışmayla uğraşıyoruz.

Büyük astrolog Johannes Kepler temel olarak zodyakı kullanmayı bırakıp, kendi astrolojik sistemini gezegenler arasındaki açılara göre oluşturarak bu probleme bir çözüm bulmuştu. Ona göre zodyak insanın bir geometri çalışmasıydı ve öncelikle açıları mümkün olduğunca kafalarında hesaplayan astrologların hafızalarına hizmet ediyordu. Zodyakın mevsimlerin döngüsünü yansıttığı tezine karşı da “özellikle diğer, yani güney, ılıman kuşakta (dönencelerle kutuplar arasındaki bölgede) bizi ısıtan bu burçların üşütebileceği ya da tam tersi gerçeği göz önüne alınırsa- on iki burcun çeşitli niteliklerle bölündüğünü kanıtlayan hiçbir deney yoktur.” dedi. (1) Bir diğer bilimsel astrolog John Goad bu konuda Kepler’i izledi ve 17. yüzyıl sonlarına doğru zodyak burçlarını tümüyle yok sayan büyük bir astro-meteoroloji çalışması yayınladı. Ama tropikal zodyak geleneği direndi ve Kepler’in düzenlemeleri unutuldu.

60’ların sonlarına doğru Batı astrolojisinde sidereal zodyakı eski durumuna getirmek isteyen bir hareket olduğunu keşfettim. İrlandalı astrolog Cyril Fagan, 1940’ların sonuna doğru zodyak sisteminin kuruluşunda sabit yıldızların çok önemli bir rolü olduğunu savunan birkaç yayıncıyla birlikte, modern “Siderealist” geleneği başlattı. İçlerinde -hepsi de Fagan’ın ölümünden dört yıl sonra 1974’te ölen- Brig. R.C. Firebrace, Donald Bradley ve Rupert Gleadow’un da bulunduğu küçük bir grup oluşturdu. Bradley (Garth Allen adıyla da tanınır) sırasıyla sabit yıldızlar Aldebaran ve Antares’in Boğa ve Akrep’in 15. derecelerinde olduklarını kanıtlamanın verdiği keyifle bir dizi bilimsel astroloji çalışması yayınlayan ciddi bir araştırmacıydı ve onun bu tespiti sabit yıldız Spica’yı 29 derece Başak burcuna yerleştirmişti. Bahsedilen yıldızlar, sidereal zodyakın ölçüm yıldızları (fiducial stars) olarak tanımlanan referans noktalarıydı. (2)

Muhtemelen zamanın en iyi astroloji dergisi (ki hâlâ öyledir) “American Astrology”, sidereal astrolojiyi uzun süre destekledi ve sık sık bu astrolojinin önde gelen isimlerinin makalelerini yayınladı. Bir okuyucu olarak büyülendiğim için Fagan’ı, Gleadow’u ve daha sonra da Donald Bradley’in Güneş ve Ay döngüleri üzerine yazdığı kitaplarını okuyarak astrolojinin bu dalını araştırmaya başladım. İki zodyakta da Güneş döngülerini (solar returns), üç aylık (çeyrek) döngüleri (quarterly-returns) ve yarı döngüleri (demi-returns) hesaplamakla hemen işe koyuldum. Bradley’in yönteminde herhangi bir burcu yorumlamak yoktu ve temel olarak döngü açıları üzerine kuruluydu. İşin doğrusu, böylelikle tropikal zodyaktan sidereal zodyaka dönüştürmeye gerek duymuyordunuz; sadece presesyonu hesaplamanız gerekiyordu. İki zodyaktaki tüm bu döngülerden anladığıma göre her iki zodyak da çalışıyordu, ama aynı zamanda çalışmaları şart değildi. Her iki zodyaktaki Ay döngülerini (lunar return) birkaç yıl boyunca yakından takip ettim. Çoğunlukla tropikal zodyak döngüsü olayları sidereal’den daha iyi tanımlıyordu, ama ara sıra olayların zamanını daha net gösteren sidereal’di. Yani karışıklık derinleşmişti.

Birkaç yıl sonra gece saat 11 sularında Robert Hand’in evinin yakınında geniş adımlarla dolaşan tanınmış siderealist A.H. Blackwell’e rastladım. Biraz Groucho Marx’ı andıran Blackwell’e yetiştiğimde, yaklaşık 20 saniyede bir, evin etrafında turluyordu. Çabucak arkadaş olduk. Çoğunun bildiği gibi Blackwell kendi doğum haritasında sidereal zodyakta ve Terazi’de bir yığılımın olduğunu düşünüyordu, ancak bu yığılım tropikal Akrep’teydi. Ne kadar akıl yorsam da onda Terazi ile ilgili hiçbir şey göremedim. Ailesindeki intiharlar ve çok ciddi savaş acılarının ardından, A.H. şanssız ve zamansız bir sonla kanserden öldü ve mirasıyla ilgili mücadele bugüne kadar geldi.  Ben hâlâ sembolik açıdan burada Terazi’ye dair bir şey göremiyorum.

Aynı sıralarda Hint astrolojisini araştırmaya başladım. Hepimiz biliyoruz ki bu astrolojik sistem (Vedik) sidereal zodyakın çeşitli formlarından birini ya da diğerini kullanır ve bu formlar arasındaki küçük farklar iki zodyak arasındaki sapma anlamına gelen ayanamsa ile ölçülür. Bu sistemde kullanılan ve takımyıldızlar esas alınarak konumlandırılmış on iki zodyak burcu (rasis), bütün için özellikle ayrıntılı bir önem taşımaz ve bu burçlar kişiliğin ayırt edici özelliklerinin matriksinden çok, gezegenlerin arka planı için referans düzlemi olarak iş görürler. Evler önemlidir, ancak yine de -kullanılan zodyak hangisi olursa olsun- zamanı belirlenmiş bir doğum haritasında gezegenler arasındaki ev sınırları aşağı yukarı aynı kalacaktır. Konu üzerine bir sürü metin okuduktan sonra Hint astrolojisi açıkçası bana doğum haritasından çıkarılabilecek psikolojik kavrayışlarla ilgilenmeyen, daha olay odaklı bir gelenek olarak görünmeye başladı.

Sahi ne oluyor burada?

Yukarıda belirtildiği gibi, sidereal zodyakın hem Batı hem Doğu savunucuları, kişiliğin dinamikleri ve kavranılması zor yanları konusunda dişe dokunur bir şey söylemedikleri için çalışmalarımı Dane Rudhyar’ın astroloji üzerine fikirlerine yönlendirdim. Hatta ölmeden bir ya da iki yıl önce bizzat onu dinleme şansım bile oldu. Bana göre Rudhyar yirminci yüzyılın en önemli astroloğu olarak kaldı. Sidereal-Tropikal zodyak meselesi de dahil astrolojideki hemen hemen her konu ile ilgili önemli şeyler söyledi. Rudhyar, sidereal zodyak ve zodyak takımyıldızları insan psişesinin mit yaratma yetisinin bir ürünüdür diye yazdı. Bu takımyıldızlar ya da yıldız kümeleri tarımın doğuşunu gören eski bir dönemin kalıntısıydılar ve modern hayata uygun değillerdi. Her iki zodyakın da yılın on iki dilimlik çemberinin aynı isimlerini kullanmalarının iyi olmadığını düşündü ve tropikal zodyakı insanlığın evrimini değerlendirmek için daha uygun bir sistem olarak kabul etti. Dahası, sözde zodyak presesyonunun (yalpalama) tamamen farklı şekilde görülmesi gerektiğini düşündü – takım yıldızlar tıpkı planetler için yaptığımız gibi zodyak boyunca hareket ettirilerek ilerletilebilirdi. Örneğin bugün Balık takımyıldızının Koç burcuna ilerlediği söylenebilir. (3)

Yıllarca zodyakın sidereal burçlarının tropikal zodyaktakilerden ayrı çalıştığı düşüncesinin neden devam ettiğini sordum. Benim anlayışıma göre bunun cevabı, çoğu insanın astrolojik tipoloji yani kişilik farklılıkları hakkında net veya berrak bir şekilde düşünememesiyle ilgiliydi. Öte yandan herhangi bir astrolojik sistemin, burçlarla hiçbir ilgisi olmayan tahmin yöntemleri gibi bazı menfaatler sağladığı sürece varlığını sürdürebildiğini düşündüm. Bu noktada anlatmaya çalıştığım şey konusunda biraz daha ayrıntı vermek istiyorum: Şüpheci araştırmacıların yürüttüğü çalışmalara bakın; hepsine de aynı kişilik tarifinin verildiği bir grup öğrenciden, birbirlerinden habersiz olarak bunun ne kadar doğru olduğu konusunda yorum yapmaları istenir. Genelde, tarifin büyük kısmı onlar için doğrudur. Öğrencilerin yaklaşık %99’u kendini tanıma konusunda eğitimsizdir, bu yüzden kendileri hakkında nasıl düşüneceklerini ve sözde kendini tanımlama konusunda eleştirel analiz yapmayı gerçekten bilmezler. Toplumdaki geniş çaplı psikolojik anlayış eksikliğine de işaret eden bu astroloji karşıtı deneyin başka çeşitleri de vardır. (Ama aslında bu çalışmaların ortaya çıkarttığı şey şüphecilerin astrolojiyi çürütme iddialarının tam tersidir.) Bir başka gözlemime göre, teknik astroloji konusunda iyi olan çoğu insan genellikle kişilik tanımlama konusunda o kadar da güçlü değil, ya da bunun tam tersi söz konusu. Yine bununla bağlantılı bir diğer gerçeğe göre sidereal astrolojiyle ilgilenen tanıdıklarım çok teknik astrologlardı. Bu yüzden yıllardır, benim anlayışıma göre siderealistler arasında genel bir kendini tanıma ve etkili bir psikolojik anlayış eksikliği olmasını, tropikal-sidereal tartışmasının nasıl bu kadar uzun süredir devam edebildiğini açıklamak için mantıklı bir gerekçe olarak kullandım.

Bugün hâlâ çoğu insanın -deyim yerindeyse- aynada kendine nasıl bakacağını bilmediğini düşünüyorum. Ve ayrıca bu insanların kişiliği en ince kesitlerine ayırma yeteneğini test eden herhangi bir astrolojik çalışmaya – tropikal-sidereal tartışması gibi- katılmalarına izin verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Peki nasıl ilerleriz? Hiç kuşkusuz, insanı mükemmel şekilde kavrayabilmiş ve kimi iyi tanınan kimi tanınmayan makul sayıda astrolog var. Eğer böyle bir grup uygun bir şekilde oluşturulur ve iki zodyakın karşılaştırılması türünden bir çalışma yürütülebilirse, çözüm bu grubun içinde.. Çok mu seçkinci bir yaklaşım olduJ! (Ama herkes Hendrix gibi gitar çalamaz). İlginçtir ki, astroloji alanında bazıları için konu çoktan halloldu bile.  Bahse girerim ki iki zodyak arasındaki farkı tam olarak bildiğini söyleyen astrologlar bulabilirsiniz. Bu iddiaları merak ediyorum, acaba tıpkı bazı papazların tümüyle eski yazılara dayalı ahlak kurallarıyla vaaz vermeleri gibi, onlar da aslında gündemlerini sırf blöfle mi yürütüyorlar? Sidereal zodyakın ruhsal gelişim için bir şifre veya tropikal zodyakın sadece Dünya’da başımıza gelenlere uydurulan bir anahtar olup olmadığını kim kesinlikle bilebilir ki? Sidereal zodyak gurular için tropikal zodyaktan daha mı iyi çalışır? Zihinsel özürlüler üzerinde sadece tropikal zodyakı mı kullanmalıyız?  Eğer LSD alır ve bilincimi “spiritüel” bir düzeye yükseltirsem sidereal zodyakla etkileşime girecek miyim? Bu benim bazen yapmaya niyetlendiğim bir deneyimdir.

Peki, bu zorlu konuda hâlâ yetkili bir sözüm yok, sağol Uranüs. Genel olarak bu konuda Dane Rudhyar’ın düşüncelerine katılıyorum. Ayrıca yapılmış çalışmalar da var. Donald Bradley’in çalışması göz ardı edilmemeli. Bu çalışma sabit yıldız yönelimli bir astrolojik etkiyi destekler. Presesyon düzeltme -en azından benim için- return haritalarda bazen işe yarar. Rob Hand uzun bir süre önce bu presesyon düzeltme işinin transitlere de uygulanabileceğini öne sürmüştü. Presesyon düzeltme konusu var, ama tropikal zodyaktakilerin hemen hemen aynı olan (ve aynı isimleri kullanan) on iki burçla tariflenmiş ayrı bir sidereal zodyak çok daha büyük bir problem; yine de bireysel bazda Merkür’ün ve Neptün’ün büyüsü kanalıyla belki konu çözülebilir. Kişisel olarak sanırım ben problemin bu tarafını kendi haline bırakabilir ve hayatıma devam edebilirim. Natal güneşim Yengeç burcunun son derecelerinde, yani nasıl bakarsanız bakın ben bir Yengeç’im..

Dipnotlar:

1. Negus, Ken, trans. Kepler’s Astrology Excerpts. Princeton, NJ: Eucopia. 1987, s.11.

2. Bakınız: Fagan, Cyril. Astrological Origins. St. Paul, MN: Llewellyn Publications. 1971,  ve The Solunars Handbook. Tucson, AZ: Clancy Publications. 1970. Ayrıca bakınız; Gleadow, Rupert. The Origin of the Zodiac. New York: Castle Books, 1968.

3. Bakınız: Rudhyar, Dane. Birth Patterns for a New Humanity. The Netherlands: Servire-Wassenaar. 1969. pp. 85 ff. (not: Bu kitap daha sonra  “Astrological Timing.”başlığıyla yeniden basıldı)

                                                                                                    Çeviren: Oya Vulaş

Close