AY

İnsanlık tarihi boyunca Ay’ın Güneş’ten daha sembolik bir anlamı oldu. Güneş merkezli bir Astroloji kuşağında yetiştiğimiz için Ay’a hak ettiği önemi vermek bize zor geldi. Fakat Hindistan’da doğum haritasını yorumlarken hala en önemli kriter Ay’dır.

Taş Devrinde sadece Büyük Tanrıça ve Toprakla Ağacın Tanrısı bilinirken, zaman Ay tarafından belirlenirdi. Ay takvimleri her yerde Güneş takvimlerinden evvel görülmüştür. Tutulmaları ve Ekinoksları farketmek için iyi bir matematik gözlemi gerekirken Ay takvimlerini Ay’ın hareketlerine göre hazırlayıp saklamak daha kolaydı. Buzul çağından kalan geyik boynuzlarında ve kemiklerde Ay takvimini gösteren 28 lik ve 30 luk çentik serilerine rastlandı.

2.Taş Devrinde Yaşamın ve Ölümün Tanrıçası olarak Ay’a tapınılırdı. Ay’ın büyümesi ve küçülmesi dünyevi hayatın dönemlerini sembolize ederdi. Dört yönü gösteren haç işareti bütünlüğü ifade ediyordu ve genellikle Ay’ı temsil etsin diye kullanılırdı. Bir başka Ay sembolü de Boğaydı. Boğanın boynuzları hilal şeklinde Ay’ı, seksüel canlılığı da hayatın gücünü temsil ederdi. (Bu gün Astrolojide Ay’ın Boğa burcunda yüceldiği kabul edilir)

Ay hakkında en önemli gerçek, belli bir döngüyü takip ettiğidir. Ay, belli aralıklarla değişen yüzüyle karşımıza çıkar. Bu döngü sırasında Ay’ın met-cezir üzerindeki etkisi kolayca gözlemlenebilir. Duygusal fonksiyonların sembolü olarak Su örnek gösterildiğine göre Ay’ı duygularla ilişkilendirmek çok doğaldır. Eski zamanlarda Büyük Tanrıça çeşitli safhalarda görülür ve resmedilirdi. Buna göre değişen pek çok adına ramen 3 temel fazı vardı. Başlangıçta bakire veya el değmemişliğin sembolü hilal. Dolunay karnı şişmiş bir şekilde karşımıza çıkan anneliği sembolize ederdi. Küçülen Ay ise yaşlı bilge kadın olarak gösterilirdi.

Apuleus’un söylediğine göre Ay’a pek çok değişik isim altında tapınıldı. Her isim değişik özelliklere tekabül ediyordu, dolayısıyla bütün özelliklerin tek bir isim altında toplandığını görmek zordur. Yunanlılar’ın Ay Tanrıçası Selene, nadiren mitolojide karşımıza çıkar. Cadı Tanrıça Hecate Küçülen Ay’ın sembolüdür. Ay’la ilişkilendirilen klasik Tanrıça Artemis’di (Efes’te büyük bir tapınağı vardır ve pek çok göğsü olan bir Tanrıça görüntüsünde heykelleştirilmiştir). Fakat Yunanlılar O’nu öncelikle Vahşi Canavarların Leydisi olarak kabul etmişlerdi. Romalılar Artemis’e Diana adını vermişler ve Ay’ın Bakire fazıyla ( Hilal) O’nu temsil etmişlerdi. Henüz anne olmamış genç bir Tanrıçaydı. Kafasındaki Taç hilal şeklinde Ay’ın sembolüydü. Romalılar’a göre Diana, Güneş Tanrısı Apollo’nun ikiz kız kardeşiydi. Çocukların ve hayvanların koruyuculuğunu yapıyordu.

Welsh’de ise dinamik bir Ay Tanrıçası karşımıza çıkar. Adı “Arianrhod”, anlamı “Gümüş Tekerleğin Leydisi ” Bakire (hilal) olduğu iddia edildiği için Kralın taşıyıcı kadrosuna aday olarak gösterilmişti. Fakat aslında Arianrhod zaten anneliğe adım atmıştı (dolunay) ve aniden Kralı taşımaya çıkmadan hemen önce sarayın içinde iki çocuk dünyaya getirdi. İlk çocuğuna Dylan adını verdi. O denizlerin tanrısı oldu, bu durum met-cezir olayından dolayı Ay’ın doğasına çok uygundu, ayrıca Arianrhod deniz kenarında bir kalede yaşıyordu.

Efsaneye göre Büyücü Şair Gwydion ikinci çocuğu da bu kaleye getirdi. Ama O isimsiz kaldı ve Arianrhod acımasız (küçülen Ay) bir anne olarak çocuğa ilgi göstermeyi reddetti. Ne bir isim ne de savaşçı olabilmesi için gerekli silahları vermedi. Gwydion büyü yaparak Arianrhod’u bu armağanları oğluna vermesi için kandırdı. Arianrhod oğluna Llew Llaw Gyffes ismini verdi, anlamı Parlak Işık Veren Eli Yetenekli demekti. Welshler’in Llew’su İrlandalılar’ın Lugh adlı kahramanıyla, ayni Güneş Tanrısıyla, tamamen aynıdır. Burada bir kez daha Ay’ın yücelmesine tanık oluyoruz. Çünkü Ay, Güneş’i doğurmuştur.

Astrolojik haritada Ay’ın fonksiyonları temel olarak depolamaya yöneliktir. Bu özelliğini Tanrıçaların kazanına benzetebiliriz. Bu konu daha sonraları İsa’nın son yemeğindeki Kutsal Kase olarak karşımıza çıkar. Deneyimlediğimiz her şey Ay’ın ceninine akar. Geleneksel olarak Ay hafıza ile ilintilidir. Hatırladığımız ve deneyimlediğimiz her şey Tanrıçanın kazanına atılır. Bu yüzden Ay duygularımızı, alışkanlıklarımızı, kısaca kişisel bilinçaltımızı temsil eder. Bazı ezoterik astrologlar Ay’ı eski karmamız olarak adlandırırlar. Hayatımızdaki tüm duygusal ilişkiler içerisinde hiç biri annemizle kurduğumuz ilişkiden daha önemli olamaz. Bu konu, doğum haritamızda Ay tarafından sembolize edilmektedir. Hayatımızın ilk yıllarında nasıl bir ilgi alaka aldık, bizim algıladığımız sevgi tatmin edici miydi? İlk Aşk ilişkimiz (anneyle yaşanan) nasıl gitti ? Başarılı mı oldu yoksa hayal kırıklığı mı yaşadık ? Bu soruların cevapları davranışlarımızı yöneten bilinçaltımızın oluşumunda en önemli rolü üstlenir.

Tüm bunları göz önüne alınca eski astrologların Ay’a neden bu kadar çok önem verdiklerini anlamak kolaylaşıyor. Çünkü hepimiz bilinçaltı duygularımızın ördüğü karmaşık bir ağ ile yönlendiriliyoruz ve bunu Ay temsil ediyor. Fakat pek çok astrolog Ay’ın çocukluğumuzla ilintili olmasını kullanarak, hayatımızın Güneş burcumuzu gerçekleştirmek üzere hazırlanmış bir yolculuk olduğunu vurgular. Bu bakış açısı kendimizi tamamıyla güdüsel reaksiyonlara teslim etmememiz gerektiğini hatırlattığı için faydalı olabilir. Olgunluk bilinçli hedeflerimizle kendimizi daha direk bir bağ içinde tutmamızı gerektirir.

Bazı kitaplar Ay’ı kişilik olarak tanımlarken bazıları ego veya ruhumuz diye tanımlamıştır. Yani astrologlar arasında bu konuda tam bir fikir birliği yoktur. Ay’ın kişisel karakterimiz üzerindeki etkilerini belli bir tanıma sığdıramıyoruz. Fakat herkesin emin olduğu bir konu var ki o da Ay’ın anneyi ve duyguları sembolize ettiğidir. Ayrıca karşınızdaki kişinin hayatını nasıl yaşamaya eğilimli olduğunu anlamak istiyorsanız temel motivasyonlarını anlamanız için haritadaki en önemli faktör Ay’dır. Annelik konusunu anlamak için eski zamanlarda tanrıçanın dört sembolüne bir göz atalım . Zodyak’ta Boğa burcu üreme Tanrıçasıdır. Yengeç hamile Tanrıça ile bağlantılı olarak anne ile yavrusu arasında harika ilişkiyi kurabilmesi ile sembolize edilir. Başak (Demeter) Toprak Tanrıçası olarak tohumlarını eker ve meyveleri yetiştirerek aç çocukları doyurur. Kızını (Persephone) yeraltı dünyasına kaybedince ayrılıkları için yas tutar. Akrep Burcu yılanların Tanrıçası yeraltı dünyası, akıl veya bilge yaşlı kadın olarak karşımıza çıkar. Zodyak burçlarının sembolize ettiği Tanrıçanın bu dört farklı yüzü Ay’ın dört fazına benzetilebilir. Eski dinler Ay’ın üç farklı evresine dikkat çekmişlerdi. Hilal, Dolunay ve Son Dördün. Dane Rudhyar ise her fazı ikiye bölerek 8 faz yaratmıştır. The Lunation Cycle adlı kitabında bu sekiz fazı insan hayatının dönemleriyle ilişkili olarak ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

Ay, hilal şeklinde büyürken bütün doğallığıyla özgür ve neşeli bir genç kadını andırır. Yaşam enerjisiyle dopdoludur. Çiçeklerin arasında hayvanlarla beraber dolaşmaktadır. Hatta O’nun gülümsediğini bile düşünebilrsiniz. Seksüel veya bakire olabilir fakat her halukarda saf , masum ve ümit doludur. Artemis veya Diana bu sembollerin temsilcisi olarak bilinir. İkinci fazında Ay artık tamamıyla bir ilişkinin parçası olmuştur. Bu ilişki ya partneriyledir ya da daha önemlisi çocuğuyladır. Meryem Ana gibi kutsal çocuğuna hayat vermiştir. Gülümsemesi büyüleyici biçimde parlak ve beyazdır. Bu ışık Aşıkları aydınlatan ışıktır. Üçüncü aşamada Ay ışığının bütünlüğünü kaybetmeye başlar. Anneyi çocuğuyla beraber çevreleyen parlaklık sönmeye başlamıştır. Meryem Ana veya Demeter gibi çocuğundan vaz geçmeye zorlanmaktadır. Böylece çocuk kendi kaderini gerçekleştirmek için özgür kalır. Bu fazda anne ayrılıktan dolayı yasta olduğu için üzüntü vardır. Gelelim son faza, son dördünde Ay görünmez olmak için acele içindedir. Ishtar gibi Yeraltı Tanrıçasının önünde çıplak olarak ayakta dikilmektedir, kendini keşfeder ve ışığa doğru (Güneş) kendi yolunu bulur. Ya da Persephone gibi yeraltı dünyasının boşluklarında Hades’e eşlik etmektedir. Bu aşama bütün döngüye yeniden başlamak için olgunluk ve bilgelik kazanma dönemidir. Hecate, Cadıların Tanrıçası son dördünü temsil etmektedir. Hecate doğal bitkilerin ve büyülü iksirlerin sırrını biliyordu, anenevi iyileştirme metodlarından ve hava durumundan sorumluydu. Hecate aynı zamanda Ay’ın önünde uluyan köpek imajıyla bilinir. Bu şekilde pek çok yerde resmedilmiştir. (M.Ö. 5000 yılına ait çanak çömleklerde bile bu sembole rastlanmıştır.)

Doğduğunuzda Ay’ın hangi fazda olduğunu bilmek belki çocukluk yıllarınız hakkında kabaca bir fikir verebilir. Küçülen ay fazında doğdıuysanız belki çocukken bir müddet izole yaşadınız, erken olgunlaştınız veya hep olgun ve yetişkin bir ruha sahip oldunuz. Dolunay bebekleri annelerinin manyetik çekimini hayatları boyunca hissetmiş olabilirler, özellikle de ayrılıp kendi yollarına gitme zamanı geldiğinde. Yeni Ay çocukları ise aileleri tarafından her zaman bebek muamelesi görebilirler, yetişkin bir insan olduklarında bile annelerinin gözünde birer bebektirler.

Ay’ın yanı sıra haritada başka astrolojik faktörler de anneyi gösterir. Bunlardan biri de Ceres dir. Ay duygusal güvenliğimizin anahtarıdır. Yaşadığımız ilk ilişkimizin ölçeridir, annemizle yaşadığımız ilk aşkın kalitesini gösterir. Annemiz ihtiyacımız olan güveni bize verebilecek durumda mıydı? Gelecekteki ilişkilerimize ve kendi kendimizi iyileştirme yeteneğimize temel oluşturacak olan bu örnek çok önemlidir. Bu ilişkideki fiziksel hareketleri Ceres’e bakarak yorumlayabiliriz. Örneğin haritada Ceres ile Ay arasında gerilimli bir açı varsa annemizle problem yaşadığımızı anlayabiliriz. Tersine Ay ile Ceres uyum içindeyse o zaman kendi duygularımızla kolayca irtibata geçebildiğimiz anlamına gelmektedir.

Son olarak Ay’ın duyguları sembolize etmesine değinelim. Ay’ımızın negatif özelliklerini hareketlerimize taşıdığımızda, duygusal patlamalarımız ve otomatik davranışlarımız üzerinde hiç bir kontrolümüz olmadığını fark ederiz. Bu durumda kontrolsüz bir şekilde sadece bize gelene tepki verir hale geliriz. Son derece içgüdüsel davranışlar içinde kolayca kaybolabiliriz. Bu tip davranışlar en uç noktalara taşındığında deliliğe yol açabilir. Bunun çözümü tabii ki duygularınızı ve içgüdülerinizi inkar etmek veya onları yok varsaymak olamaz. Ay ve Güneş arasındaki uyumlu beraberlik ve ilişki güçlendirildiği taktirde kalbiniz ve zihniniz de güçlenecektir. Her ikisini de aşırı ölçülerde kullanmak size fayda sağlamayacaktır. Önemli olan bu iki önemli unsurun da size ait olduğunu bilerek aralarındaki dengeyi sağlamaktır. Haritada sadece bu ikisini analiz etmek bile size kendinizle ilgili çok önemli ipuçları verecektir.

Hazırlayan: Meltem Ersoy

Kaynakça:
Ariel Guttman & Kenneth Johnson, “MYTHIC ASTROLOGY”, Llewellyn Pub.
Liz Greene, “MYTHIC ASTROLOGY”, Simon & Schuster Pub.
Dane Rudhyar, The Lunation Cycle Aurora Press Publication

Close