Bir Öğrenme Süreci Olarak Başak Burcu
Ayşem Aksoy
Zodyak çemberindeki ilk öğrenme otomatik öğrenmeyi (etrafımızda algıladıklarımızı isimlendirmeyi, konuşmayı, yazmayı, taklit etmeyi) temsil eden İkizler burcuyla karşımıza çıkar. Anne karnından ayrılıp kendimizi ayrı bir varlık olarak kabul ettikten sonra bir çevremiz olduğunun farkına varır, bu çevre ile etkileşim içine gireriz. İhtiyaçlarımızı anlatmak, neler olduğunu anlamak için etrafta dolaşan ortak dili, eşyalara ne dendiğini, kavramları taklit ederek -duyarak, söyleyerek- otomatik olarak öğrenmeye başlarız. Bu öğrenme olgusuyla ilk karşılaşmamızdır.
Zodyaktaki ikinci öğrenim durağı ise Başak’tır. Bu süreçteki öğrenme İkizler’den farklıdır. Başak, benliğin dolaysız olarak ifade ettiklerini, ortaya çıkardığı ham yaratıcılığı ve yeteneğini işlemek, parlatmak ve gerçek mükemmelliğine kavuşturmak üzere, bir önceki burç olan Aslan’dan devralır. Aslan’dan sonraki bu süreç bir cevherin -bir hammaddenin- işlenmesi ve daha büyük bir bütünün içinde işlev görebilmesi ve faydalı olabilmesi için hazır hale getirilme sürecidir. Sahip olduğumuz zeka, yetenek ve becerilerin geliştirilip somut bir şekilde başkalarına, içinde bulunduğumuz dünyaya yararlı olacak şekilde hizmet olarak sunulmasıdır. Bu bakımdan Başak’taki öğrenme daha spesifik ve ustalaşmaya yönelik bir öğrenmedir.
12 Burçluk Zodyak çemberinde Başak 6.burç olarak bütünlenmeye giden yolda kişisel sürecin tamamlanmasını sağlar. Bu devre artık kendini düzenleme, daha büyük bir bütüne ulaşmak üzere dışarıya açılmaya hazırlanma aşamasıdır ve bilgiyi toplamaktan ziyade hazmetmek, işe yarar hale getirmekle ve bilgiden öğrenmekle ilgilidir. Bu öğrenme, yetenekleri geliştirme becerisini ve daha sonra karşılaşılacak farklı durumlarda da uygulayabilme becerisini kazanmaktır.
Başak, yöneticisi olan, algı ve öğrenmenin temsilcisi Merkür’ün dikkati ile detaylara ve ince ayara yönelir. Aynı zamanda Başak’ın bir toprak burcu olmasından dolayı bu öğrenme, sadece soyut akılla değil yaşadığımız somut dünya ile ilgilidir. İkizler sürecinden sonra geçilen ve mutlaka tamamlanması gereken, ham bilgilerin düzenlenmesi, ayrıştırılması, gerekli olanın alınması ve teorik bilginin yaşadığımız günlük hayatta somut bir şekilde uygulamaya geçirilmesiyle ilgili bir süreçtir.
Bu süreci nasıl tamamlayabiliriz? Teorik olarak öğrendiğimiz bir bilgiyi günlük hayatta uygulamayı nasıl öğrenebiliriz? Burada Başak’ın meşhur öğretisi devreye girer. Çıraklık ederek öğrenmek. Ustalığa giden yol bir ustanın yanında bilginin uygulanışını öğrenmektir. Bu tür bir öğrenmenin ilk şartı itaattir; bilmediğini kabul etmek, bilene teslim olmak, öğretilene tam olarak uymak, aynen gösterildiği gibi uygulamak… Başak burcu bu donanıma sahiptir. En önemli unsurları tevazü, çalışkanlık ve kendini mükemmelleştirme arzusu bu amaca hizmet eder.
Başak’taki öğrenme süreci nasıl aksar? Kendini mükemmelleştirme konusunda olduğu kadar sabote etme konusunda da Başak epey donanımlı bir burçtur. Bu, Başak burcunun öğrenme sürecinde de açıkça görülür. Kendini geliştirme arzusu mükemmeliyetçiliğe döndüğünde, alçak gönüllülük aşağılık kompleksine döndüğünde (dolayısıyla yükseklik kompleksine), kusurlu olanı fark etmek eleştiriye döndüğünde doğal öğrenme süreci de aksar.
Başak ne zaman öğrenemez? Kendi hakkında olumsuz düşündüğünde (ben öğrenemiyorum, aklım ermiyor, takılıyorum, beceriksizim, vb), istediği mükemmelliğe ulaşamayacağını düşündüğünde (yüksek standartlar), tam anlamıyla çıraklık yapmadan ustalık yapmak istediğinde, kendi yönteminde ve düzeninde direttiğinde, bilgiyi işlemeyen noktayı tamir etmek üzere kullanmaktan ziyade kendini ya da başkasını eleştirmekle meşgul olduğunda, ayrıştırma mekanizmasındaki aksama dolayısıyla gerekli olmayan ayrıntılar üzerinde takıldığı ve küçük bir aksaklık dolayısıyla tüm süreçten vazgeçtiğinde Başak tarzı öğrenme süreci sekteye uğrar. Mükemmeliyetçilik yüzünden mükemmel olunamayan her durum reddedilebilir (bilmiyor olmak, çırak olmak, beceriksiz olmak, bir şeyi yanlış yapıyor olmak, bir işe daha yeni başlarken yapılan doğal hataları yapmak vs).
Başak sürecinin aksadığını nasıl anlayabiliriz? Usta-çırak ilişkisinde ustamızın gösterdiğini değil kendi bildiğimizi veya doğru olarak düşündüğümüzü yapmaya devam ediyorsak, kendimizi dövmek, suçlamak, başkalarını ya da durumları eleştirmek yerine bir şeyin neden işlemediğini gözlemleyemiyorsak, verilen ödevleri, rutin tekrarları yapmıyorsak, işin ehlinin yap dediği, ancak bizce gerekli görünmeyen ayrıntıları atlıyorsak, bir işi bilmediğinizi bilmiyorsak, çalışmayı sevmiyorsak, yapılması gerekenleri erteleme alışkanlığındaysak bu süreç aksıyor demektir. Hala bir yeteneğimizi somut bir şekilde ortaya koyamamış ve parlatamamışsak, bizim için en önemli uğraşılarımız hobi (Aslan) düzeyini geçememişse, bildiklerimizi yaşadığımız günlük hayatta uygulayamıyorsak, bilgi birikimimizi başkalarına yararlı hale getirmek için nasıl birleştireceğimizi bilmiyorsak Başak öğrenimini tamamlayamıyoruz demektir.
Başak burcunun öğrenme sürecinin gereklerini yapmadan zodyakın bütüncül öğrenim yolu olan İkizler-Başak-Yay-Balık yolunda sağlıklı bir şekilde ilerleyemeyiz. Uygulama becerisi kazanmadan Yay sürecindeki felsefeyi hayata geçiremeyiz, bilmediğimizi kabul edebilecek bir alçak gönüllülük kazanmadan Yay tuzaklarını –fanatizm, guru egosu, fildişi kulesinde yaşamak, her şeyi bildiğini zannetmek, lutfetmek- geçemeyiz. Ya da Balık sürecindeki yüksek bilince ulaşabilmek için kendi bilincimizi bırakmayı mütevaziliği öğrenmeden beceremeyiz, dolayısıyla Balık’ın spiritüel ego, kişiselliği aştığını zannetmek ve yanılsama gibi tuzaklarından kurtulamayız.
Daha yüksek öğretilere, sezgizel bilgiye ve ruhsal öğrenime giden Yay ve Balık yolundaki yolculuğa Başak alt yapısı olmadan, orada nefes alabilmemizi sağlayacak donanımı ve beceriyi kazanmadan, somut gereklilikleri yapmadan çıkamayız. Eğer yola Başak donanımı olmadan çıkarsak yükseklerde başımız dönebilir, büyüklüğün derinliği içinde hiçbir şekilde yol bulamayıp kaybolabiliriz, kafa karışıklığı ve bulanıklık yaşayabiliriz, o bütünlüğe ve ruhsallığa tüm hayatımızda değil, sadece yaşadığımız hayattan uzaklaştığımızda, kaçışlarımızda, kendimizi uyuşturduğumuzda ve ancak parça parça erişebiliriz. Çünkü Balık’ın vaat ettiği ruhsallığı hayatımızın tümüne yayabilecek kaslarımızı geliştirmemişizdir. Aydınlanma ve farkındalık yolunda her gün çalışmadan, her gün kafamızı eğip öğrenmeden bir gün gelip de aydınlanacağımızı düşünmek, içimizdeki cevherin hayat bulacağını zannetmek en büyük kandırmacamız haline gelir.
Koca bir mermer bloğu yontmakla meşgul ünlü rönesans sanatçısı Michelangelo’ya bir delikanlı, niçin bu yorucu işle uğraştığını sorar. Daha sonra en ünlü heykeli David’e dönüşecek olan mermerden başını kaldıran sanatçı bu soruyu şöyle yanıtlar:. ‘Genç adam, bu kayanın içinde melek var ve ben onu özgürlüğe kavuşturuyorum.’
Michelangelo’nun bu cevabı Balık’a özgü bir son’u nasıl Başak tarzıyla hazırlamak zorunda olduğumuzun iyi bir ifadesidir. Hepimiz bir eser olarak kendimizi ortaya çıkartmak ve kendimizi aşmak istiyorsak Başak’ın öğrenim yolunu tamamlamak, yorucu ve ustalıklı çalışmasını öğrenmek zorundayız. Başak yolunda törpülenmeden Balık sürecinde dağılırız ve içimizdeki eseri ancak rüyalarımızda ya da hayal alemimizde görürüz.