VENÜS

Başlangıçta Dünya Uranüs (Gök Tanrısı) ile Gaia (Yer Tanrıçası) tarafından yönetiliyordu. Uranüs, oğlu Satürn (Kronos) tarafından hadım edilerek hayaları cennet ve yeryüzünün çeşitli yerlerine saçıldı. Bu parçaların bazıları Okyanusa düşerek Venüs’e hayat verdi, Yunanlıların aşk tanrıçası Afrodit (Roma mitolojisindeki Venüs) büyük bir dalganın üzerinde bir deniz kabuğunun içinde deniz köpüğünden meydana geldi. Kıbrıs kıyılarına vardıktan sonra Mevsimler (Horalar) tarafından giydirildi ve süslendi.

Rönesans ressamlarında Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” tablosu bu doğum sahnesini canlandırmaktadır. Batı dünyasınca en önemli eserlerden biri olarak görülen bu tablo, Tanrıçalar içerisinde en ilgi çekeni olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Venüs pek çok isimle anılmaktadır. Afrodit kelime anlamı olarak “deniz köpüğünden doğan” demektir. Genellikle Aphrodite Anadyomene “denizden gelen köpükten doğan” olarak anılmaktadır. Hissi yapısı nedeniyle kuşu güvercin, saklı yeri Kıbrıs, sevdiği çiçekler gül ve nergisti. “Altın” olarak anıldı ve şairler tarafından aşıklarına altın bir ışık içinde göründüğü tasvir edildi. O “Gülen Afrodit” olduğu kadar, güzelliğin ve zevkin göndericisi olarak da tanımlanmıştır.

Psikolojik olarak aşk, seks ve ilişki kurmak insanoğlunun ilk temel fonksiyonlarındandır. Kolektif bilincimizin ve ruhumuzun derinliklerinde dalgaların üzerinde dans eden Venüs’tür. Bu okyanustan çıktığında gülerek ve hala altınsı bir ışık saçarak bilinçdışımızın katmanlarını aydınlatmaktadır. Aşığı Anchises’e de bu diğer tarafın altınsı ışığı ile görünmüştür. Venüs aşığının mütevazi çoban kulübesine arkasında kendini takip eden kurtlar, aslanlar, ayılar, leoparlar ve arılar ile yaklaşır. Üzerinde altın, kırmızı bir kostüm vardır. Eğer Anchises’e bilinçdışının gücüyle belirirse, derinliklerindeki güvenilmez tarafı da göstermek durumunda kalacaktır – bu yüzden ona normal bir ölümlü olduğunu söyler.

Venüs sevgi ve güzelliğin tanrıçası olarak, mantıksal olarak ilişkileri de düzenlediğini düşünürüz; Terazi’nin de yönetici gezegeni olması ve bu burcun ilişkileri ve evliliği temsil etmesi sebebiyle. Ancak pek öyle değildir. Evlilik her zaman sevgiyle, aşkla ilgili değildir. Daha ileride göreceğimiz üzere evlilik Juno (Hera)’nun kontrolündedir.

Venüs’ü incelerken, evli olduğunu ancak bu evliliğin ne derece farkında olduğunun ve onu yücelttiğinin şüpheli olduğunu gördük. Aşığı savaş tanrısı Mars için Kocası Vulcan (Hephaestus)’ı ret ettiğini ve onun çocuklarını doğurduğunu biliyoruz. İhanetinin ardında biraz Vulcan’ın da sorumluluğu vardır. Vulcan işiyle evli, ilişkisine ve sevdiğine gerekli özeni ve ilgiyi göstermekten yoksun, yetenekli bir mühendis ve tüccardır. Bu Venüs için olmazsa olmaz bir durumdur ki aşığı Mars ile oldukça fırtınalı bir birliktelikleri olmasına rağmen onun tarafından tapılmaktadır. Vulcan’ın kaderi Venüs tarafından aldatılmaktır. Yine de Mars ile ilişkisini öğrendiğinde çok sinirlenir ve gizli adası Lemnos’a gideceğini söyler. Vulcan’ın tahmin ettiği gibi Venüs aşığı Mars’ı çağırır ve Vulcan gizlendiği yerden iki aşığı gözetler. İkisi birlikte yatağa uzandıklarında üzerlerine sadece kendisinin çalıştırabildiği bir ağ atarak onları Olimpos Dağındaki Tanrılara gösterir. Venüs, kadınsı bir tepkiyle olayı reddetmeye çalışırsa da tanıklık eden tanrılar vardır. Neptün’ün sayesinde ikisi de serbest bırakılırlar.

Pek çok astrolog tarafından kişilerin haritalarında Venüs ve Mars’ın durumlarına bakılaraktan ilişki hakkında yorum yapılmaya çalışılır. Ancak ikisi arasındaki gizli, evlilik dışı ilişkinin herhangi bir şekilde sürekliliği ve sağlamlığı söz konusu değildir. İki planet arasında seksüel ve romantik bir çekim olduğu doğrudur, ancak daha ziyade vahşi veya dürtüsel boyutta kalmaktadır. Hindistan’da doğum haritalarında Venüs-Mars çakışmasına sahip iki insanın hata derecesinde tutkulu ve duyusal oldukları düşünülür. Ancak Mars ve Venüs başlı başına uzun süreli bir birlikteliği belirlemeye yetmez. Bunun için gerekli olan Ay ve Güneş , ve ufuk çizgilerinin birbirleriyle ilişkileridir. Astroid Juno ilişkinin ihtiyaçlarını belirlemede çok yardımcı olmaktadır. Venüs sadece anın romantizmi ve tutkusu ile ilgilenmektedir. Tabii ki uyumlu bir Venüs-Mars ilişkiyi tamamlayan, lezzet veren baharat gibi olacaktır.

Venüs Boğa ve Terazi’yi, eski Yunan’da ise Boğa’yı yönetmektedir. Bu burcun yöneticisi olarak Venüs dünyevi ve bedensel zevkleri yönetmektedir. Hatta fahişeler tarafından kendilerinden biri olarak kabul edilmiş ve Aphrodite Porne ya da Aphrodite Hetaira adlarını almıştır.

Terazi’deyken daha ziyade ilişki içindeki zıt uçları uyuma ulaştırmakla ilgilenmektedir. Venüs, güzel ve uysal tanrıça, vahşi avcılar ile – Ares(Mars) savaş tanrısı ve Adonis canavar avcısı – ilişkilere giriyor. Bu tarz zıt kutuplar Terazi’de sık sık ortaya çıkar ve burada uyuma ulaşırlar. Bunun en basit örneği dişi ve erkek olarak iki karşıt cinsin bir araya gelmesini gösterebiliriz. Genellikle bizde olmayan (bastırılan) özellikler karşısında etkilenir ve o kişinin çekimine gireriz. Ancak pek çok kişi bunun nedenini unutur ve onu kendine benzer bir şekle dönüştürmeye çalışır. Venüs’ün buradaki görevi bu iki uçtaki kişiyi uyumlu bir hale getirme çabasıdır. Ares veya Adonis gibi vahşilerin aşk ile bir birliktelik oluşturması bir diğer maharetidir. Ve sonuç olarak, fırtınalı birliktelik, aşkın doğasında bulunması sebebiyle, pek çok ilişkinin karakteristiği olur.

Venüs Boğa ve Terazi’nin yönetici gezegeni olarak iki önemli prensibe sahiptir. Boğa’nın kendi değeriyle ilgili “Ben tek başıma neye sahibim?” ve Terazi’nin başkalarınca belirlenen değeri ile ilgili “Benimle ilgili ne düşünüyorsun? Seni mutlu edebiliyor muyum?” sorularıdır.

Venüs güzel, çekici, tüm tanrıçalar arasındaki en güzeldir. Ancak bu yeterli olmaz. Sürekli diğerleri tarafından böyle olduğunun teyit edilmesini bekler. Yanı başında güzel bir kadın olduğunda varlığının ve görünümünün tehdit edildiği hissine kapılıp, kıskanç ve sinirli tarafını ortaya çıkarır. Afrodit, ölümlülerin aralarında tanrıçadandaha güzel olduğunun konuşulduğunu duyduğu için Psykhe (Ruh)’yi öldürmüştür. Bu haritasında güçlü Venüs etkileri taşıyan kişilerin karşılaştıkları hazin bir durumdur. Bu kişi çocukluğunda uzun yıllar hep gözbebeği olmuş, her görenin aşık olduğu biriyken yıllar geçtikçe yaşlanır ve güzelliğinin kaybolması ile bunalıma girer. Bu aynen Pamuk Prensesteki üvey anne sendromuna benzer. Tıpkı Pamuk Prensesin yakışıklı bir prens tarafından kurtarılması gibi Psykhe de Eros(Aşk), Afrodit’in oğlu, tarafından kurtarılır. Bu iki hikaye birbirine benzer. Yaşlanma sonucu daha önceden sahip olunan yerin kayboluşunun hikayesidir. Aynı zamanda bir oğulun en sevdiği ve hayran olduğu kadın olan annesine karşı çıkışının ve hayranlığını genç geline aktarmasının hikayesidir.

Aslında, Venüs haritamızda kendi değerimiz ile ilgili unsurları ve bu değerin ilişkilerimizde nasıl kaynaştığını gösterir. Venüs, herkesi, ölümlü ya da ölümsüz, istediği anda aşık etmeyi becerir. Bu durumda Venüs konumunun incelenmesiyle kişilerin nasıl aşık oldukları da anlaşılabilir. Olimpos’taki hayatını hatırladığımızda Venüs’ün sadık ve güvenilir bir aşık olmadığını da hatırlarız. Özellikle Koç, İkizler, Yay ve Kova’da yer aldığında ilk elektrikten sonra ilişkiyi oturtmaya çalışmaktansa aşık olma serüvenine düşmeyi yeğler. Bu başlangıçta aşk daha yeni ve tazeyken Afrodit’in hoşuna gider. Daha sonraları Hera’nın etkisinde olan “ölüm bizi ayırana dek” tutarlılığından ve aşkın görev olduğu durumlardan hoşlanmaz. İşte bu nedenle ilişkiler konusunda sadece Venüs’ü yorumlamak sonuçta hüsran ve ayrılık olacağının göstergesidir. Çünkü ilişkinin başında kişi Venüs’ü en iyi durumda hisseder. Ancak zaman ilerledikçe heyecan ve değişiklik arzusu öne çıkar.

Çoğunlukla, bir kadının haritasında Venüs kadının kendisini görmek istediği imajı, erkeğinkinde ise feminen arketipini işaret ettiği söylenir. Ancak bu her zaman doğru değildir. Bu gezegen pek çok insanın belli bir olgunluğa erişmesinden, kendini tanımasından ve içinde daha dengeli bir insan oluşmasından önceki tavırlarını belirleyebilir.

Aslan’da ya da birinci evdeki Venüs “Hala en güzel ben miyim?” sorusunu soran ve hep bunun olumlu cevabını bekleyen kişi olabilir. Başak’ta bulunan ya da Satürn’le birleşmiş bir Venüs de kendini aynada inceler ancak farklı şekilde, kendinde sürekli kusurlar bulmak için. Bu şekilde bir özeleştiri ve mükemmellik arayışı ikili ilişkide karşı tarafın tüm iltifatlarına rağmen onu ve söylediklerini itmemize sebep olur. Vulcan’ı incelediğimizde onun da geçmişte her iki ebeveyni tarafından da iki kez reddedildiğini görürüz. Bunun sonucu olarak da kendisinin yetersiz olduğuna inanmaya ve böyle hissetmeye başlar. Venüs ile karşılaştığında da içindeki bu değersizlik hissi, onun hayatına girmesine izin vermez. İçten içe ailesinin kendini reddedişiyle duyduğu utanç ve aşağılanma tüm hayatını etkisi altına alır. Sonuçta bu utancını işinde dönüştürmeyi başarır ve birbirinden güzel objeler tasarlamasına yardımcı olur. Bu dönüşüm genellikle Venüs’ün Pluto, Satürn veya Neptün ile yaptığı güçlü açılarla mümkün olmaktadır. Sevgi ve güzellik aslında içimizde ama utanç, suçluluk, güvensizlik, kuşku ve korku katmanlarının altında gömülüdür. Bu hayatımızda ancak, aşağılara inmek konusunda bilinçli şekilde kararlı olarak kendimizi gerçekten sevdiğimiz taktirde, yavaş yavaş, adım adım ortaya çıkar.

Bir diğer önemli hikaye de Venüs ve Adonis ile ilgilidir. Kıbrıs kralının karısının, kızı Smyrna’nın Venüs’ten daha güzel olduğunu ilan etmesi üzerine Venüs intikamını almak üzere Smyrna’nın babasına aşık olmasını sağlar. Babası bir gece sarhoş olduğunda yatağına çıkar ve ondan hamile kalır. Kral bunu öğrenince kızının başını kılıçla keser. Venüs kızı myrra (mür/sarı sakız) ağacına dönüştürür. On ay sonra ağacın kabuğu kabarır ve Adonis adı verilen çocuk çıkar. Çocuğun güzelliğinden etkilenen Afrodit onu alıp büyütmesi için Persephone’ ye emanet eder. Ama Persephone de çocuğu görünce ona aşık olur ve onu Afrodit’e geri vermek istemez. Aralarında Musa Kalliope hakemlik yapar ve Adonis’in yılın üçte birini Persephone ile üçte birini Afrodit ile ve üçte birini de dilediği yerde geçirmesine karar verir.

Ancak Venüs açgözlü bir tanrıça olduğu için Adonis’i etkilemek için aşk sanatının tüm hünerlerini sergileyerek yılın üçte ikisini onunla geçirmesini sağlar. Bu Persephone’yi çıldırtır ve Venüs’ün aşığı olan Mars’a Adonis isimli bir rakibi olduğundan bahseder. Mars kendisini bir yabandomuzuna dönüştür, Lübnan dağlarında Adonis’in karşısına çıkar ve Venüs izlerken onu ölümcül bir şekilde yaralar. Venüs hala Adonis’i Hades kraliçesine göndermekte gönülsüzdür. Bunun üzerine Jüpiter’e başvuran Persephone Adonis’in yeraltında ve yeryüzünde eşit zaman geçirmesini sağlar.

Babil mitolojisine göre de aşk tanrısı Ishtar, aşığı Tammuz’un ruhunu bulmak için yeraltına yolculuk yapar. Ancak cehennemin bekçileri tarafından tutsak alınır. Ölüm kraliçesinin karşısına çıktığında tıpkı bir et parçası gibi askıdadır ve sanki ölüdür. Sonunda diğer tanrıların istekleri üzerine kurtarılır ve bunun şerefine kendisine Cennet Kraliçesi adı da bağışlanır.

Bu mitos Venüs’ün döngüsünü anlamamızda da yardımcı olacaktır. Venüs Güneş’in önünde seyrettiği zaman Sabah Yıldızı halindedir; Güneş’ten daha küçük dereceye sahip olması durumu. Daha sonra bir birleşime girecektir (yeraltına inişi). Birleşimden sonra da Güneş’i geçecek ve Akşam Yıldızı haline gelecektir; Güneş’ten daha büyük bir dereceye sahip olması durumu.

Bu, aynı zamanda ilişkinin psikolojik sürecini anlamamız açısından önemlidir. Aşk tanrıçası, seksi, dürtüsel ve ilkel olduğunda ilişki yerine aşık olmakla ilgilenmektedir. Dane Rudhyar insanların doğumlarından itibaren Venüs’ün çok çabuk ve refleks olarak harekete geçtiğini belirtmiştir. Ancak ne zaman ki yeraltında zaman geçirmiş ve Cennet Tanrıçası olmuştur, o zaman sadece aşk tanrıçası olarak anılmaktan vazgeçilmiştir. Artık sevgisinde daha bir olgunluk, salt romantizm yerine daha derin bir ilgi vardır. Venüs’leri akşam yıldızı halindeyken doğan kişiler her zaman çok başarılı ilişkiler yaşayamasalar da, daha düşünceli, ilgili, ve ilişkiye yaklaşımları daha Juno’ya yakın olur. Aynı zamanda sevginin dönüştürücü etkisinin de farkındadırlar.

Ishtar’ ın mitosu sadece sevgiyle ilgili değil, aynı zamanda kişinin bilinciyle de ilgilidir. Fakat eğer ikili ilişki bakımından yorumlanacaksa, sevginin oluşumunda bir dönem acı içinde büyüyerek geçecektir. Bunun neticesinde sevgi dönüşümünü tamamlayabilecektir. Ne de olsa Venüs Balık’ta yükselir.

Derleyen : Berna ÇAPÇIOĞLU

Kaynakça:
Pierre Grimal, “MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ”, Sosyal Yayınları
Derman Bayladı, “TANRILARIN ÖYKÜSÜ”, Say Yayınları
Ariel Guttman & Kenneth Johnson, “MYTHIC ASTROLOGY”, Llewellyn Pub.
Liz Greene, “MYTHIC ASTROLOGY”, Simon & Schuster Pub.
Donna Rosenberg, “DÜNYA MİTOLOJİSİ”, İmge Kitabevi

Close