NICK CAMPION, GARRY PHILLIPSON’U YANITLIYOR

Garry Phillipson

S: 1980 yılında bir antikacı dükkanının açılışına katıldığınız ve hesaplama yapmadan bir televizyoncunun doğum haritasını yorumladığınız hakkında bir yazı okudum. Doğru anladıysam, yaptığınız şey, doğum yılı için dört dış gezegeni ve analiz anında transit yapan altı iç gezegeni almak oldu. Yani, geleneksel açıdan o kişi için yanlış olan bir haritayı kullandınız, ancak ondan başarılı bir harita yorumlaması yapabildiğinizi söylüyorsunuz. Bu nasıl oluyor?

C: Aslında bunu okuyan -makaleyi inceleyen kişi dışında – tanıdığım tek kişi sizsiniz! Makale “Rektifikasyon Tarihindeki Efsanevi Anlar” adını taşıyordu ve 1995 yılında Noel Tyl tarafından düzenlenen “Astrology Looks at History” adlı kitapta yayımlandı. Diğer iki astrolog arkadaşım Jeff Meddle ve Bettina Lee de oradaydı. Antikacı dükkanındaki o deneyime dönecek olursak: o zamanlar Astroloji Locası’nda astrolojiye “AA yaklaşımı” olarak görülen yaklaşımın aksine “Loca Yaklaşımı” hakkında epeyce konuşuluyordu. BAPS ( British Astrological and Psychic Society) çok küçüktü, çalışma yapan sadece birkaç astrolog vardık- Bettina Lee, Jeff Meddle ve ben- ve astrolojide BAPS yaklaşımından bahsediyorduk, bu yaklaşım Loca veya AA yaklaşımından biraz daha anarşikti. Hâlâ kendimi astrolojide BAPS yaklaşımını takip eden biri olarak görüyorum! Bu anektodu çağdaş astroloji ile ilgili hissettiklerim hakkında biraz bilgi vererek açıklamam gerekiyor.

Astrolojinin doğasını anlamak için “bebek ve banyo suyu” doktrinin önemli olduğunu düşünüyorum. Kepler’e göre bu fikir; astrolojinin “bebek” olarak adlandırılan kanıtlanabilir bir derin gerçeklik içerdiğini, bunun da çoğunlukla yanlış bir batıl inanç denizi olan “banyo suyu” ile çevrili olduğunu söyler. Kepler’e göre, bu batıl inançlarla dolu “banyo suyu” neredeyse tüm astroloji geleneğini içeriyordu. Aynı bakış açısı bu yüzyılda astrolojiyi bilimsel olarak araştırmak isteyen kişiler tarafından da öne sürülmüştür ve halen astrolojiyi “araştırma” çabalarının çoğunun temelini oluşturmaktadır; bu çabalarda amaç hangi tekniklerin “işe yarayıp hangilerinin yaramadığını” bulmak ya da göksel ve karasal olaylar arasında istatistiksel ilişkiler kurmaktır. John Addey ve Michel Gauquelin, bu yaklaşımın 20. yüzyıldaki en ünlü iki temsilcisidir. “Bebek-banyo suyu” kutuplaşmasının faydalı bir kutuplaşma olduğunu ve astrolojiyi tamamen farklı iki şekilde görmenin mümkün olduğunu kabul etme eğilimindeyim. Ayrıca “banyo suyu”na çok daha fazla saygı duyuyorum; o olmadan astroloji olmaz!

Aslında bu ayrıma ilk olarak Cicero’nun M.S. 1. yüzyılda yazdığı “On Divination” (Kehanet Üzerine) adlı eserinde rastlanmaktadır. Bu eserde Cicero, “Natural Divination” (Doğal Kehanet) olarak adlandırdığı, mantıklı kanıtlara ve ölçümlere dayanan, bugün bilim olarak adlandırdığımız, güvenilir, doğrulanabilir ve faydalı bir kehanet biçimi olduğunu savunmuştur. “Yargısal/Adli kehanet” diye adlandırılan, her şeyin kahininin irrasyonel veya doğaüstü araçlar aracılığıyla bir karara varma yeteneğine bağlı olduğu bir tür de mevcuttu. Cicero, bunu onaylamamış ve iç kısımlar kehaneti (entrails divination) ve horoskop astrolojisi gibi uygulamaları “Yargısal/Adli” olana dahil etmiştir. Buradan astrolojinin Doğal ve Adli olmak üzere iki türe ayrıldığını anlıyoruz; bu ayrım ortaçağda çok yaygındı, ancak günümüzde unutulmuş gibi görünüyor.

Doğal astroloji bugün astrofizikte varlığını sürdürmektedir. Dünyayı evrenin geri kalanına bağlayan ortak matematiksel bir düzen olduğunu biliyoruz; bu fizik yasalarıdır ve kimse buna itiraz etmez. Anlaşmazlık yaratan şey, bu durumun insanlığı ne kadar etkilediğidir. Bunun etkileyeceğine dair çok az kanıt var, ancak aynı zamanda bu gibi bağlantıların olması oldukça mantıklı görünüyor. Eğer insan ritimleri ve döngüleri, yıllık döngüler ile Güneş ve Ay’la bağlantılıysa ve güneş- ay hareketleri güneş sistemindeki matematiksel düzenin geri kalanının bir parçasıysa, o zaman bir gün gezegenlerin insan ilişkileriyle olan bağlantılarının varlığını sadece astrologları değil, tüm toplumu tatmin edecek şekilde kanıtlayamamamız için teorik bir neden göremiyorum. Bu bana oldukça işlevsel bir şekilde uygulanabilir bir doğal astrolojinin- özellikle de Mundane Astrolojisinin- temeli gibi görünüyor.

Ancak bana öyle geliyor ki astrologların yaptığı şeylerin çoğu adli/yargısal astroloji olarak sınıflandırılmalıdır ki bu röportajda astrolojiden bahsederken kastettiğim de budur. Çağdaş bilimin gerektirdiği türden tekrarlanabilir, kontrollü koşullar altında kanıtlanabilir olmadığı oldukça açıktır. Astrologların yaptıklarının çoğu aslında astrolojide kabul edilebilir standartlara göre kanıtlanamaz, astrologların bırakın başkalarının hayatlarını, kendi hayatları hakkında bile yaptıkları sayısız yanlış tahmin mevcuttur. Günlük astroloji için çeşitli felsefi gerekçeler olabilir, ancak astrologların çoğunun yaptıklarının ölçülebilir ve kanıtlanabilir olduğu fikri için kesinlikle hiçbir gerekçe yoktur. Ayrıca, astroloji için çok sayıda kanıt – haritaları inceleyen makaleler, ünlü kişilerin haritaları ve benzeri şeyler veya astrologların danışanlar  için yaptığı astroloji – yanlış verilere dayanmaktadır. Astroloji literatüründe, yanlış verilere dayanan haritaların, doğru verilere dayanan haritalar kadar iyi astrolojinin kanıtı olarak görüldüğü oldukça açıktır.

Astrolojik verilerin mümkün olduğunca doğru bir şekilde verilmesi gerektiği konusunda çok ısrarcı olduğum gerçeğini göz önünde bulundurarak, veri sorusu hakkında biraz daha fazla konuşmam gerekiyor. Verileri en yakın saate yuvarlamak ya da kaynağı “biyografi” veya “Los Angeles Times” olarak daha fazla ayrıntı olmadan belirtmek yeterli değildir. Bu, diğer astrologların verilerin gerçek bir zamana göre ayarlanıp ayarlanmadığını kontrol etmesini imkansız hale getirir ve astroloji doğru zamanların önemli olduğu konusunda ısrar ettiğine göre, kesinlikle bunları elde etmeye çalışmalıyız. Dünya Horoskopları Kitabı’nın (The Book of World Horoscopes ) temelinde yatan ilke budur.

Ancak, verinin mümkün olduğunca doğru olması gerektiğine dair tekrarlanan iddialara rağmen, astrologlar sürekli olarak ve kasten hayali zamanlar için ayarlanmış haritaları kullanırlar. Bazıları sadece karışıktır. Bu sıradan kirli verilere Charles Harvey’in 80’lerin ortalarında bir dergide yanlış verileri listeleyen çeşitli kitaplardan bahseden bir makale yazarak dikkat çektiğini hatırlıyorum. Ama bir de rektifikasyon meselesi var. Geçen gün Marc Penfield’in ‘Horoscopes of the Western Hemisphere’ kitabına bakıyordum ve Jacksonville, Florida için harita  11.22 olarak belirlenmişken, tarihsel veriler saati 10 ile 11 arasında veriyordu. Başka bir deyişle, Penfield’in görüşüne göre rektifikasyon haritası tarihsel olaydan farklı bir zaman için ayarlanmıştır. Bu, rektifikasyonda tamamen geleneksel bir uygulamadır, ancak bu tür uygulamaların öğrencilere ve halka verdiğimiz basit çizgiyle, yani astroloji  haritaların doğru zamanlara ayarlanması gerektiği vurgusu  ile doğrudan çeliştiği için haritalar herkes için doğru zamanlı olmalıdır.

Bu tür uygulamaların yanlış olduğunu söylemiyorum. Ancak açık olan, bunların standart astrolojik felsefede temsil edilmedikleridir. Aslında, bu felsefeyle doğrudan çelişirler. Yine de felsefi gerekçeleri vardır: sadece biz onları unutmuşuzdur. Bu noktayı, ABD’li astrologların belki de yarısının kullandığı, ABD için yükselen İkizler haritasıyla ilişkilendirerek açıklamak istiyorum. Philadelphia, 4 Temmuz 1776 ve saat 02.17’nin net olduğu söyleniyor. O saatte tüm kongre üyelerinin uykuda olduğunu biliyoruz, ancak ABD anayasasının kurucularının gecenin bir yarısı astrologların talimatıyla kalkıp saat 02.17’de bağımsızlıklarını ilan ettiklerine dair bir söylenti yayıldığını biliyoruz. Bu tamamen saçmalıktır, ancak bu tabloyu kullanan astrologlar, haritanın  kesin zamanlara göre ayarlanması gerektiğine o kadar ikna olmuşlardır ki, bunu  haklı çıkarmak için bütün bir peri masalı yaratmak zorunda kalmışlardır. Gerçek şu ki, 19. yüzyıl astroloğu Luke Broughton, ABD’nin devrimci bir ülke olduğu ve bunun en iyi şekilde Uranüs’ü yükselene yerleştirip “Uranyen” bir harita oluşturarak anlaşılabileceği gerekçesiyle haritayı saat 2.17’ye ayarlamıştır. Charles Carter da bu tür bir şeyi savunmuştur. Başka bir deyişle, astrolojide haritaların kesin kaydedilmiş zamanlar yerine sembolik anlar için ayarlandığı tamamen meşru bir uygulama vardır. Ancak bu, genel olarak kabul görmez ve varlığı reddedilir. Yani , Jung’ın “bu anda  olan her şey, bu anın kalitesine sahiptir” aforizması Doğal Astroloji için esastır, ancak Yargısal/Adli Astroloji için gerekli değildir ve yaygın astrolojik uygulamalar da bunu  göstermektedir. Burada söylediklerim kendi radikal görüşlerim değil, astrologların ne yaptıklarına dair gözlemime dayalı basit bir sonuçtur.

Başka bir örnek vereyim. Elsbeth Ebertin 1924 Yıllığı’nda Hitler’in kaderine dair ünlü bir tahminde bulunmuştur. Hitler’in Güneş’inin 29° Koç burcunda olduğunu ve “aklımdaki adam, bu güçlü Koç burcu etkisiyle, Alman ulusu için kendini feda etmeye yazgılıdır” diye yazmıştı (bkz. Ellic Howe’un “Urania’s Children” kitabı sayfa 90). Aslında Hitler’in Güneş’i Boğa burcundaydı, ancak Ebertin’in Hitler’in geleceğine dair ‘ülkenin büyük lideri olmaya yazgılı olduğu şeklinde’ oldukça ilgi çekici bir genelleme yapabilmesi için Güneş’inin Koç burcunda olduğunu varsayması gerekiyordu. Eğer Ebertin Hitler’in Güneş’inin Boğa burcunda olduğunu bilseydi, belki de asla böyle yazamazdı.

Bana öyle geliyor ki astrolojinin çoğu, kehanet olarak sınıflandırılması açısından tarot falı ya da I Ching’e daha çok benziyor: her şeyin astroloğun sembolizmi okuma yeteneğine ve haritaya anlam yükleyebilme yeteneğine bağlı olduğu, tek seferlik, tekrarlanamayan örneklere dayanıyor. I Ching’i 18 yaşındayken kullanmaya başladım, ancak o yaşta dili çok zor buluyordum. Bir dönem tarot da öğrendim: 1979’da Juliet Sharman-Burke’un derslerine  girdim. O zamanlarda British Astrological Psychic Society’de  bulunuyordum, burada birçok tarot okuyucusu kartları doğru bir şekilde nasıl yerleştirmeli konusunda tartışırdı; Kelt Açılımı mı kullanmalı, yoksa Zodyak Çarkı mı, ya da başka bir şey mi. Sanki bunun bir önemi varmış gibi!

Bana göre, bir tarot yorumlaması yaparken tek önemli şey, bir kartı çevirmeden önce onun öneminin ne olduğuna karar vermeniz. Bana göre astrolojide de durum aynı. Başlamadan önce önemini bilmelisiniz ve bunun tartışmalı bir nokta olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta, bir haritanın bir tavuk, bir yumurta, bir araba, bir soru veya bir kişi için mi hazırlandığını bilmeden onu yorumlamaya başlayamazsınız bile. Bir haritayı okumanın disiplin gerektirdiğini düşünüyorum, ancak astroloji literatürünün yanlış verilere dayandığı açıkça görülmektedir ki bu da astrologlar arasında doğum zamanının kesin olması gerekliliğine dair aslında hiçbir gereklilik olmadığını gösterir. Burada astrologların gerçekte ne yaptıklarına bakıyorum, ne söylediklerine değil. Astrologlara sorulduğunda, bir haritanın doğru bir şekilde çıkarılması için mümkünse doğum zamanının on beş dakika içinde kaydedilmesi gerektiğini söyleyeceklerdir. Ancak yaptıkları şey tamamen farklıdır. Uygulamada, yanlış verilere dayanan örnekler veren kitaplardan öğrenirler ve doğum verilerini yanlış alan danışanların  haritalarını yorumlamaya devam ederler. Hatta Uranyen ekolü olmayan gezegenleri bile kullanıyor! Onlar, ölçülebilir astronomik veriler ile Dünya’daki olaylar arasında hiçbir bağlantı olmadığını bile saklamıyorlar. Eğer Uranyen astroloji ciddiye alınıyorsa, ki alınıyor, o zaman gerçekten bilinen fiziksel gezegenler ile mesela Horary Astrolojisinin yorumları arasında gerekli bir bağlantı olduğunu savunmaya devam edebilir miyiz? Belki de yok!

Bu, astrologlar arasında özel olarak söylenebilecek türden bir şeydir ve birçok tanınmış astrolog sanki doğruymuş gibi bilgece başını sallayacaktır, ancak asla halka açık olarak konuşulmasına izin verilmez. İşte “banyo suyu” olan tüm o astroloji, günlük harita yorumu, danışanlara  danışmanlık verme  ve Güneş burcu köşe yazıları uygulamalarıdır. Ancak banyo suyunu atıp bebeği saklamamız gerektiğini düşünenlerin aksine, ben aslında banyo suyunun astroloji olduğunu düşünüyorum. Onu atarsanız geriye hiçbir şey kalmaz. Yargısal  astrolojinin hangi kısımlarının doğru olduğunu ve hangilerinin olmadığını araştırmaya çalışmak bu nedenle boşuna bir çabadır. Bir kavram olarak batıl inançla da bir sorunum yok. Bence buna bakmanın doğru yolu; “Batıl inancın olumlu işlevi nedir? Hizmet ettiği düzenleyici işlev nedir?” Bence bu tamamen meşru bir bakış açısı. Başka bir deyişle, astrolojinin “doğru” olup olmadığını sormuyoruz, ki bu her türlü felsefi kovalamacaya yol açan bir sorudur, ama “yararlı” mı? Ya da başka bir deyişle, ne işe yarıyor?

S: Tarot ve astroloji arasındaki benzerlik ile sizin belirlediğiniz öneme sahip olması konusunda – bunu ne kadar ileri götürüyorsunuz? Aşırı bir pozisyon almak gerekirse, sizce birisi Venüs’ün iddia ve saldırganlıkla ilgili olduğuna karar verebilir ve bu temelde geçerli yorumlamalar yapılabilir mi?

C: Bu zaten mevcut olan bir durum. Örneğin,Venüs’ü Koç burcunda doğan biri hakkında ne söylenir? İddialı, saldırgan bir Venüs’e sahiptir. Ancak Venüs prensibine bakarsanız, farklı boyutlar bulabilirsiniz. Baş tanrıça olarak, Babil Venüs’ü İnanna, yıkıcı işlevlere sahip olabileceği gibi besleyici işlevlere de sahip olabilir. Sümer ve Ur’un Yıkılışına Ağıt adlı epik şiir, yaklaşık 4.000 yıl önce İnanna’nın Ur’dan korumasını çekerek, fırtına tanrısı Enlil’in teşvikiyle Gutilerin kuzeyden gelip Ur’u yok etmelerini anlatır. Charles Carter “Politik Astrolojiye Giriş” adlı eserinde Venüs’ün savaşta zaferi temsil ettiğini yazar, bu belki de gezegenin barış gezegeni olduğunu söylemenin farklı bir yoludur. Ancak Aztekler için Venüs, inanılmaz kanlı savaşlarını başlatmak için uygun zamanlarını gösteren bir gezegendi. Kanımca, gezegenlere atfettiğimiz anlamların ve kişiliklerin dışsal bir varlığı yok. Biz onları yaratırız. Bu nedenle Babillilerin erkek Ay’a ve Japonların dişi Güneş’e sahip olduğu bir durum var: Güneş hakkında “arketip olarak” eril, Ay hakkında “doğuştan” dişil bir ifade yoktur. Bunlar, haritaları yorumlamak için ihtiyaç duyduğumuz etiketlerdir. Arketip kavramı, astrolojik fikirleri ve sembolleri bağlamak için harika bir model sunar, ancak sadece bir modeldir. Düşünmemize ve haritayı anlamanın bir yolunu bulmamıza yardımcı olur. Gezegen Venüs’ün “dişi” kişiliği, Yunan tanrıçası Venüs kadar gerçek değildir. Bu bir efsanedir ve astroloji pratik bir mitolojidir. Tanrıyı kendi suretimizde yarattığımız gibi, kültürümüzü yansıtan gezegen kişilikleri yaratırız. Bu yüzden feminist astrologlar, ağırbaşlı bakirenin sadece kendisine hitap edildiğinde konuşan Viktorya ideallerine uygun ağırbaşlı bakire dişi Venüs kavramını eleştirir. Aslında eril gezegenlerin ağırlığını dengelemek için dişi asteroidler ekleyerek astrolojiyi dişileştirmeye yönelik bilinçli çaba, astrolojiyi uydurduğumuz gerçeğini dolaylı olarak kabul etmektir. “Orada” değil. İçimizde. Jung’un dediği gibi, psikolojik bir yansımadır. Bu harika ortaçağ “zodyak adamı” baskılarının mesajı: zodyak “içimizde”dir. Shakespeare’in hatanın yıldızlarımızda değil, bizde olduğunu yazmasındaki anlam da budur. Bu aynı zamanda Rudhyar ve diğerleri tarafından geliştirilen Humanistik astrolojinin temelini oluşturan noktadır, ancak onun yeterince ileri gitmediğini düşünüyorum.

Bu arada, hem Psikolojik Astroloji Merkezi’nin hem de Company of Astrologers’ın tarot konusunda seminerler vermesini de ilginç buluyorum, bu da tarotun astrologlar için yararlı olduğunu zımnen kabul etmek anlamına geliyor.

S: Batıl inancın olumlu işlevi nedir?

C: Bu soruya, dinin belirli davranış biçimlerini teşvik eden ve diğerlerini sınırlayan, tabuları oluşturan olumlu işlevleri çerçevesinden  bakarak cevap verebiliriz. Ekstrem bir örnek olarak suç işlememek için caydırıcı bir unsur olan cehennem korkusu veya ilahi cezayı düşünün. Yargısal astroloji, düşünceye bir çerçeve sağlar. İnsanlar haritalarını bahane olarak kullandıklarında veya Merkür gerilerken randevularına gitmemeleri gibi sınırlayıcı olabilir. Aynı zamanda astroloğun aksi durumda gözden kaçacak  bağlantıları kurmasına  olanak tanıyarak özgürleştirici olabilir. Mavis Klein’in astrolojiyi keşfettiğinde bir danışanın sorunlarına sadece geleneksel psikolojiye güvenmekten çok daha hızlı ulaşabildiğini söylemesi bana bu noktayı hatırlattı.

S: Eğer durum buysa, o zaman astrolog sayısı kadar astroloji olduğunu söyleyebilir misiniz?

C: Evet, bir dereceye kadar öyle olduğu oldukça açık. Her astrolog duruma kendi astrolojisini getirir ve bu, “Doktor sayısı kadar ilaç vardır” demekten daha radikal bir ifade değildir; her doktorun biraz farklı bir yaklaşımı ve teşhis yöntemi olacaktır. Bu nedenle, bu benim düşündüğüm kadarıyla tamamen doğru ve tartışmasız bir ifade olmalıdır. Doktorlar gibi, astrologlar da ortak bir dil paylaşırlar, ancak bireysel beceri ve kişilikleri, onları bireysel çalışma yöntemlerine çekildikleri anlamına gelmelidir.

Astrologların birbirleriyle iletişim kurabilmesi önemli olduğunu düşünüyorum. Astroloji bir dildir ve dil ile çok fazla yenilik yapılırsa, anlamlı bir iletişimi sürdürmek zorlaşır. 70’lerde astrolojiye girdiğimde, astroloji dilinin farklı yönlere gerildiği konusunda oldukça fazla rahatsızlık olduğunu hatırlıyorum – ya açıkça psikolojik modellere çok fazla bağlanmış ya da asteroidler gibi yeni astronomik cisimlerin entegrasyonu yoluyla genişletilmişdi. Belki de sadece benim burada Bristol’da yaşamamdan kaynaklanıyordur, ancak şu anda böyle rahatsızlıklardan haberdar değilim. Şu anki durumun, 70’lerin sonları ve 80’lerin başlarında “geleneksel” astrologların bazılarının psikolojik astrolojinin hiç de uygun bir astroloji türü olmadığını düşündüğü, bazılarının horary astrolojisinden başka hiçbir şey olmadığını düşündüğü, bazılarının “kanıtlanmamış” herhangi bir astrolojinin hiç uygun astroloji olmadığını düşündüğü ve çoğunun Güneş burcu astrolojisine tepki gösterdiği dönemden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Şu anda daha fazla karşılıklı hoşgörü olduğunu düşünüyorum.

S: İyi bir astroloğu kötü bir astrologdan ayıran nedir? Danışanları için doğru bilgileri içeren yanlış bir haritaya bakan kişi ile ne yaptığını bilmeyen ve yanlış bir haritaya bakan kişi arasındaki farkı nasıl ayırt edersiniz?

C: İyi bir astroloğu astrolog yapan şeyin ne olduğunu söylemenin mümkün olduğunu sanmıyorum, çünkü astrolojiyi farklı durumlarda kullanan tamamen farklı astrolog türleri var. Siz soruyu sormaya başladığınızda, iyi bir astroloğu astrolog yapan şeyin dikkat olduğunu düşündüm. Çünkü insanların tuhaf kehanetlerde  bulunma eğilimleri  olduğu için  – bazıları tamamen saçma olan – dünyevi tahminleri düşünüyordum. Öte yandan, çoğu zaman hiç beklenmedik şeyler gerçekleşir, bu nedenle tahminlerde bulunmaktan korkmamak gerekir. Geriye dönüp baktığımda İngiltere’nin Arjantin ile savaşa gireceğini nasıl tahmin edebildiğimizi görebiliyorum; ancak böyle bir şeyi tahmin etmek gülünç olurdu. Bu, bugün “İsviçre Nepal ile savaşa girecek” demek gibi bir şey olurdu.

Dolayısıyla, sağduyu gibi dikkatli olmak da gereklidir. Ancak insanlarla çalışıyorsanız, kişiliğinizin astrolojiden çok daha önemli olduğu açıktır. Hem diğer insanların endişelerine karşı çok duyarlı hem de söylediklerinize güvenen biri olmanız gerekir. Dün öğleden sonra şu Amerikan şovlarından birini izliyordum – “Lisa Show”, biraz Oprah Winfrey şovuna benziyor. Bir numerolog vardı ve bu kadın yüksek sesli, atılgan ve söylediklerine tamamen güvenen biriydi; ama aynı zamanda duyarlılığı da vardı. İnsanlar mikrofona gelip “Ben beş numarayım ve bebeğim dört numara; ne yapmalıyız?” dediklerinde, bu kadın tamamen uygun, anlamlı, yerinde  tavsiyeler verirdi. Numerolojisinde “doğru” bir şey olup olmadığı sorusu bir yana, bunu yapabilecek kişiliğe ve özgüvene sahipti.

Yaklaşık 1980 yılında, BAPS Başkanı olarak benim yerime geçen Chryss Crasswell adlı bir astrolog tarafından Güney Londra eğitim enstitülerinden birinde – Wandsworth olabilir – verilen efsanevi bir kurs vardı. Bu on haftalık kurs yerel, eğitimsiz, işçi sınıfından kadınlara verildi. Kursun bu kadar ünlü olmasınının nedeni; bu kadınların hızlı bir şekilde gerçekten iyi astrologlar haline gelmesiydi.

Bir profesyonel astrolog olmak için ihtiyacınız olan şey çok fazla teknik ve yalnızca eğitim değil, başka nitelikler de olmalıdır. Danışanlarla çalışan bir astrolog olmak için doğru kişiliğe sahip olmalısınız. Gerçekten de Güneş ve Ay burçlarından daha fazlasını bilmeniz gerekmez. Güçlü bir haritanız varsa ve Yükselen üzerinde Pluto varsa, Pluto hakkında analiz  yapabilirsiniz. Başka bir şeye ihtiyacınız olması gerekmez – kişi için önemli olanı seçmelisiniz. “Güneş burcu” ve “Ay burcu” dedim çünkü geçenlerde biriyle tanıştım ve bana haritasını sordu. 9 Temmuz’da doğmuş. Yani Güneş’i yaklaşık olarak 18 – 20° Yengeç burcunda ve dolayısıyla şu anda Satürn Güneş’ine kare açı yapıyor. Efemerise baktığımda, Satürn’ün natal  Satürn’üne de kare açı yaptığını ve şu anda transit Satürn’ün natal  Satürn’ü ile kavuşum yaptığını gördüm. Bu yüzden bu, onun için inanılmaz derecede önemli bir nokta; sınırlarını yeniden tanımlamak için. Onunla bu konuda beş dakika kadar konuştum, ancak eminim ki iki saatlik bir analiz yapabilirdim. Sadece bu temel üzerinde harika bir sohbet yapabilirdik, çünkü söylediklerim bir noktayı açıkça yakaladı.

Bu arada, astrolojik eğitimin büyük bir taraftarıyım – mümkün olduğunca çok – nedeni eğitimin kendisi için eğitim ile ilgileniyor olmam. Eğitimin iyi astrologlar yetiştirmesi gerekmiyor. Dünyada tüm niteliklere sahip olabilir ve gerçekten berbat bir astrolog olabilirsiniz kaldı ki bu her meslekte aynıdır. Herhangi bir alanda en büyük profesörler, en iyi uygulayıcılar olmayabilir. Eğitimin ruhu yücelttiğine inanıyorum, ancak astrologların resmi kurslara katılması için iki pratik neden daha var. Bunlardan biri ortak dili öğrenmeleri, diğeri ise danışanlarla görüşme etiği hakkında bilgi edinmeleridir. Sanırım fakülte, diplomaların yeterli bir astrolojik eğitim seviyesini temsil ettiğini kabul etti, ancak profesyonel uygulamayı haklı çıkarmak için gerçekten yeterli olmadığını fark ettiğinde, sonradan diploma sonrası danışmanlık kursunu başlattı. CPA, diploma öğrencilerinin analizde bulunmalarını ısrarla gerektirerek aynı hizmeti sağlamaktadır. Tekniğin sınırlamaları üzerine söylediğim sözlerin astrolojik eğitime eleştiri olarak algılanmasını istemem, çünkü öyle değil.

S: Diyelim ki birisi astrolojiye ilgi duyuyor ama aynı zamanda doğası gereği şüpheci ve araştırmacı – iyi astrologlar olabilmek için kendilerine güvenmeleri için birçok teknik bilgiye sahip olmaları gerekebilir mi?

C: Evet, şüpheci insanların kurallar ve düzenlemelerle güvende hissettiğini varsayabiliriz. Herkes kendi seviyesini, teknik veya sezgisel ya da ikisinin karışımında bulmalıdır. Sonuçta, natal astrolojinin temel doktrini hepimizin benzersiz olduğumuzdur. Bu nedenle bir astrolog olup da bazı astroloji yaklaşımlarının “doğru” ve diğerlerinin “yanlış” olduğunu savunmak imkansızdır, bunu birkaç kişi denemiş olsa da.

S: Budist felsefede inanç (veya güven) araştırmayı dengelemelidir: araştırmanız, öğrenmeniz gerekir, ancak bunu güvenle eşleştirmediğiniz sürece öğrenmenin hiçbir faydası olmayacaktır.

C: Bu nedenle, veri konusuna geri dönecek olursak, antika dükkanındaki olaydan bahsettiğim alıntıladığınız makalede, Fakülte harita hesaplama formlarından bahsettim. Her zaman ilgili kutunun yanına “doğum zamanı belirtildiği gibi” ibaresini eklerlerdi. İngiltere’de doğum saatlerinin kaydedilmediği gerçeğinin farkındaydılar; bu nedenle birisi bir astroloğa gidip “dört buçukta doğdum” derse, mükemmel bir danışmanlık alabilir ve sonra on buçukta doğduğunu öğrenebilir. Yanlış verileri her zaman tespit edebileceklerini iddia eden bazı astrologlar tanıyorum, ancak uzun yıllar boyunca astrologları izledikten sonra edindiğim izlenim, “yanlış” bir haritayı “doğru” bir haritadan ayırmanın çok zor olduğu yönünde. Çoğu astrolog her haritayı her duruma uygun hale getirecektir. Ama mesele bu değil. Önemli olan, haritayı faydalı sonuçlara varmak için bir araç olarak kullanmaktır.

S: Doğum bilgilerinizi alabilir miyim?

C: 4 Mart 1953, gece yarısını 10 dakika geçe, Bristol. Yükselen 200 Akrep, Güneş 130 Balık ve Ay 180 Terazi. Güneşim IC üzerinde ve Akrep’in gizliliğiyle birleştiğinde, bunu kendimi dünyanın sessiz bir köşesinde sakladığım gerçeğinin iyi bir sembolü olarak görüyorum.

S: Geçmişiniz nasıldı, sizi nasıl etkiledi?

C: Aile geçmişim oldukça dindar ve entelektüel sanırım. Annemin ailesinde – ki bu daha güçlü olan taraf – çok fazla öğretmen ve papaz vardı. Dolayısıyla kendim için önemli olanın soyut ya da manevi konular olduğunu düşünerek büyümem doğaldı. Sanırım bu tür bir yol izlemek isteyecek bir kişiliğe de sahiptim. Astrolojiden yaklaşık sekiz yaşındayken – gazete burçları aracılığıyla – haberdar oldum ve daha ayrıntılı şekliyle ilk karşılaşmam on bir yaşındayken oldu. Norfolk dağlarındaki bir turist dükkanında Güneş burcumla ilgili küçük bir broşür buldum ve Balık burcu hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için Brighton’daki Madam Francesca’ya on şilin gönderdim. Geri geldiğinde, ne kadar doğru olduğunu görünce hayrete düştüm. Sanki sonunda biri beni anlamış gibi hissettim. Balık burcu kişiliğinin temelleri hakkında sadece birkaç A4 sayfasıydı, ama sanki zihnim okunuyor ve en derin sırlarım açığa çıkıyormuş gibi hissettim.

On beş ila on sekiz yaşlarımdayken, altmışlı yılların sonu ve yetmişli yılların başıydı ve o zamanlar gelişmekte olan alternatif kültürlere çok ilgi duyuyordum ve çocukken gizlice ilgilendiğim türden şeyler birdenbire kamusal alana çok daha fazla giriyor gibi görünüyordu. Otostop çekerken bir minibüs dolusu hippi tarafından ilk kez alındığım zamanı hatırlıyorum; bana burcumun ne olduğunu sormuşlardı ve burada benim dilimi konuşan insanlar olduğu için hayretler içinde kalmıştım. Tüm “alternatif” konularla ilgileniyordum, ama ne incelersem inceleyeyim, astroloji en üst sıraya yükseliyor gibiydi.

Üniversitede ciddi bir şekilde astroloji çalışmaya başladım ve son yılımda arkadaşlarım için yazılı harita yorumları yapmaya başladım. Sanırım astroloji hakkında ilgimi çeken şey (muhtemelen diğer birçok insanla aynı), bir düzeyde çok soyut ve gizemli olmasına rağmen, yine de genellikle gezegenlerin gözlemlenebilir, ölçülebilir döngülerinden (Uranyen astrolojisini göz ardı edersek) ipucu almasıydı. Yani kitaplarda sunulduğu şekliyle öznel ve nesnel arasındaki köprüdür.

S: Bu “kitaplarda sunulduğu gibi” ifadesi “ama ben farklı görüyorum” anlamına mı geliyor?

C: Evet. Sanırım bu röportajdan astrolojideki pek çok gelenekten ve “yanlış” verilerin nasıl “doğru” okumayı verebileceği ya da Kuzey Kutbu’ndaysanız ne tür bir ev sistemine sahip olduğunuz gibi zor sorulardan kaçınma eğilimimiz olarak gördüğüm şeyden memnun olmadığım açıkça anlaşılıyor. Ay’da ilk bebek doğduğunda daha da temel sorunlarla karşılaşacağız ki bu önümüzdeki otuz yıl içinde gerçekleşebilir. Eğer çocuğun haritasında Ay yoksa annesini ne temsil edecek? Dünya mı? Bence radikal bir yeniden düşünmenin, gerçekten hümanist, “kişi merkezli” bir astrolojinin zamanı geldi.

S: Psişik çalışmalarla ilişkiniz nasıldı?

C: Çok fazla değil. Eminim pek çok insanın yaşadığı gibi benim de çeşitli türlerde açıklanamayan psişik deneyimlerim oldu. Ancak yirmili yaşlarımın başındayken bir süre İngiliz Astrolojik Psişik Derneği’nin başkanlığını yaptım. Psişik gelişim konusunda bir kurs almayı düşündüm (“Psişik güçler geliştirmek güzel olmaz mıydı” diye düşündüm); bundan bir arkadaşıma bahsettim ve o da “Neden bunu yapmak istiyorsun?” dedi. Sebeplerime bakmaya başladım ve “ruhani” kelimesinin iki tanımı olduğunu fark ettim. Bir tarafta kişinin maneviyatını ahlaki anlamda geliştirmesi, daha iyi bir insan olması fikri var; diğer tarafta ise maneviyat psişik olmak ve gizli güçlere sahip olmakla karıştırılıyor – ne tür bir insan olursanız olun.

O zaman bu ayrımın farkına vardım. Ayrıca, kafamın çok bulutlarda olduğunu ve yapmam gerekenin psişik güçleri ve deneyimleri unutmak olduğunu düşündüm – ve sadece ayaklarımı yere basmaya, normal dünyada yaşamaya çalıştım. Ben de öyle yapıyorum; dünyanın bir parçası olmaya çalışıyorum. Bu da demek oluyor ki, gündüzleri astroloji ile işim bittiğinde, akşamları poker oynamak ya da yerel bir pandomimde rol almak gibi son derece sıradan şeyler yapmayı seviyorum. Psişik şeylerle ilgili deneyimim şu anda sıfır ve oldukça mutlu bir şekilde öyle. Geçmişte de çok azdı – sadece bana dışarıda garip bir şeyler olduğunu göstermeye yetti!

S: Başkanlıklara yönelmiş gibi görünüyorsunuz!

C: Garip, değil mi? 1981-3 arasında BAPS Başkanıydım, 1984-7 arasında ve 1992’de tekrar Loca Başkanıydım ve 1994’ten beri AA Başkanıyım. Sanırım 11. evdeki Terazi Ay’ım bunun nedenine işaret ediyor: İyi bir diplomat gibi görünüyorum, insanları anlaşmaya teşvik ediyor ve çatlakları yumuşatıyorum. Sanırım Koç, Merkür, Venüs ve Mars’ım bir şeyleri başlatmayı sevdiğimi gösteriyor, ama aslında en tepedeki kişi olmaktan da nefret ediyorum. Sevdiğim kadar nefret de ediyorum! IC üzerindeki münzevi Güneş’imi saklanmayı seven yanımı temsil ediyor olarak görüyorum. AA Başkanı olarak en çok keyif aldığım şeylerden bazıları sıradan bir AA üyesi olarak yardım etmek oldu – örneğin kitap kutularını taşımak gibi. Bu nedenle Başkanlıktan ayrılmayı ve Başkan olarak edindiğim tüm deneyimlerden yararlanarak sıradan bir Konsey üyesi olarak görev yapmayı dört gözle bekliyorum.

S: AA Başkanı ve Transit Editörü olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmeye çalışıyordum; bunun gerçek bir sıkıntı olacağına karar verdim!

C: Bence insan bu tür gönüllü işleri ancak enerjisi olduğu sürece yapmalı. Bir süredir AA için haftada bir tam gün çalışıyordum, bu da yılda yedi haftaya denk geliyor. Şimdi doktoram için çalışmaya başladım, biraz geri çekilmek zorundayım, ancak hangi düzeyde olursa olsun bu tür saatlerde çalışmaya devam eden tanıdığım diğer tüm insanlara büyük saygı duyuyorum. Yirmi yıl önce AA’ya katıldığımdan bu yana derginin sadece birkaç kez gecikmiş olması ve o zaman da feci bir şekilde gecikmemiş olması bence şaşırtıcı. AA, işleri gerçekten hallettiği için uluslararası alanda büyük bir saygı kazanmıştır. Otuz yıl arka arkaya başarılı konferanslar  düzenledi ve ne olursa olsun dergi yılda altı kez yayınlanıyor.

Şahsen ben bir tür komite bağımlısıyım. İlk siyasi eylemim yetmişli yılların ortalarında Camden’da kitlesel bir işgal eylemi düzenlemek oldu. Bu sayede yerel İşçi Partisi’ne katıldım ve burada Yürütme Kurulu üyeliğine kadar yükseldim ve Ken Livingstone ve Michael Foot gibi Londra’daki partinin önde gelen isimleriyle tanıştım. Şimdi sağlık bakanı olan Frank Dobson yerel milletvekilimizdi, ancak seçildiğinde bir isyanın parçasıydım – çünkü çok sağcıydı! Daha sonra Yeşil Parti’ye katıldım ve doksanlı yılların başında birkaç kez aday oldum. Yani, eğer bir astroloji komitesinde değilsem, başka bir yerde bir tane bulacağım!

S: Astroloji çevrelerindeki bir sorun, insanların genellikle yaşamlarına biraz daha fazla güç vereceğini düşündükleri için astrolojiye ilgi duymaları olabilir

C: Sanırım öyle, eminim hepimiz halka açık bir etkinlikte bulunma deneyimini yaşamışızdır ve insanlar astrolog olduğumuzu öğrendiklerinde hayranlık ve huşu ile tepki verirler (Küçümseyici ve alaycı olmadıkları zaman). Birçok insan astrologların gizli güçleri olduğunu varsayıyor ve bence astrolog adaylarına danışanlarının  korkuları ve öngörüleri üzerine oynamamayı öğretmek çok önemlidir.

Son zamanlarda astrologların sosyal konumunu başka açılardan da düşünüyordum. Astrologlar normalde “uç” olarak kabul edilirler ve yine de birçoğu serbest meslek sahibidir – ve bu nedenle “gerçek dünya” hakkında, görünüşte gerçek işlerde çalışan ve dünyanın kendilerine bakmasını bekleyen (bazıları hala ömür boyu iş sahibi olduklarını düşünen) birçok insandan çok daha fazla şey biliyorlar. Ancak serbest çalışan bir astrolog ya da tarot okuyucusuysanız , vergi beyannamelerinizi ve emeklilik maaşınızı düzenliyorsanız, modern ekonomik dünyada yolunuzu bulmak için mücadele ediyorsanız, ana akım olarak kabul edilen birçok insandan çok daha fazla neler olup bittiğiyle temas halinde olabilirsiniz.

S: Astroloji dünyasında ne gibi değişiklikler görmek istersiniz?

C: Astrolojiyi öğretmekten, hakkında yazmaktan ve kamuoyunda temsil etmekten sorumlu kişilerin bu alandaki gelişmelerden haberdar olmasını isterdim. Benim spesifik örneğim, İngiliz astrolojisinde her yıl astrolojiyle ilgili (“astroloji yapmakla ilgili” değil) iki etkinlik düzenleniyor olması. Biri Lodge Tarih Semineri (The Lodge History Seminar); diğeri ise AA Araştırma Konferansı (AA Research Conference). Her ikisine de giden çok fazla astroloji öğretmeni bulamazsınız. Astrolojiyi kamusal alanda temsil eden çok fazla insan da bulamazsınız. Astrologların astrolojiyi kamuoyu önünde savunma konusunda çok zayıf olmalarının bir nedeni de bu olabilir; örneğin astrolojiye yönelik şüpheci eleştirilere karşı koyamamalarının nedeni de bu olabilir. Sonuçta, astrolojiye yöneltilen pek çok eleştiri oldukça geniş kapsamlı.

Bunun dışında, topluluklara katılan ve toplantılara giden astrologların daha fazla ödeme yapmaya hazır olduklarını görmek isterim; eğer bunu karşılayabiliyorlarsa. Astrolojide para eksikliği var, bu sorunla ilk kez 80’li yılların başında Astroloji Locası’nda karşılaşmıştım: Para toplama kasesini dolaştırdığımızda, insanlar içine bir kuruş koyar ve sonra oldukça mutlu bir şekilde barda birkaç pound harcarlardı. Burada bir Yeni İşçi Partili gibi konuşacağım ama astroloji toplantılarının maliyetinden şikayet eden bazı insanların bir hafta içinde alkol ve tütüne çok daha fazla para harcadıkları kesinlikle doğrudur. Bu argüman her zaman reddedilir  ve  “Sizin için sorun yok – çünkü paranız var” denir. Ancak bu kesinlikle doğrudur. Bu, astroloji etkinlikleri düzenlemeyi düşünen herkesin hazırlıklı olması gereken bir sorundur! Hem Loca’da hem de AA’da gerçekten nakit sıkıntısı çeken insanlarla ilgileniriz ve her zaman imtiyazlı fiyatlar vardır. Ancak daha az parası olanlar daha az ödüyorsa, daha fazla parası olanların daha fazla ödemesi gerekir. Karl Marx’ın dediği gibi “Herkesten imkanına göre, herkese ihtiyacına göre”.

S: Sizce neden böyle bir sorun var?

C: Bunun, on dokuzuncu yüzyılda ruhani bir armağan olarak kabul edilen bir şey için ücret talep etmenin genellikle yanlış olarak görülmesi ve birçok insan tarafından hala öyle görülmesi ile bir ilgisi olabilir. Astrolojiyi ruhani bir armağanla karıştırırsanız, ücret almanın yanlış olduğunu düşünebilirsiniz. Bu görüş muhtemelen özel geliri olan insanlar tarafından yayılmıştır – ki bu da ücret talep etmek zorunda olmadığınız bir “ruhani armağana” sahip olmayı kolaylaştırır.

Kaynak yetersizliği etkinlik düzenleyen insanlar için bir sorundur. Örneğin AA Konferansı büyük bir özveri ile ucu ucuna yürütülmektedir. Konferansı düzenleyen insanlar aslında konferansa gitmek için para ödüyorlar – Başkan, Başkan, Sayman – gitmek için para ödüyorlar. Diğer insanlar bunun maliyetinden şikayetçi! Bunun sonucu olarak da konuşmacılara ödeme yapılmıyor. Dolayısıyla astrolojide sürekli bir sorun var: Bir yandan konuşmacılara ödeme yapılmıyor ve bu nedenle, özellikle yurtdışından geliyorlarsa, en iyi konuşmacılardan oluşan bir program hazırlamak zor.

S: Kelimenin tam anlamıyla para almıyor musunuz?

C: Kelimenin tam anlamıyla. Şu anda AA’nın yaklaşık 1.600 üyesi var ve 25 sterlin temel üyelik ücreti alıyor. Yıllık aidatın 75 sterline çıktığını ve zor durumdaki 300 üyenin muaf tutulduğunu varsayarsak; bu, yıllık 65.000 sterlinlik ekstra bir gelir sağlayacaktır. Bu paranın nasıl harcanmasını isterdiniz? Çünkü insanların, bunun neyi mümkün kılacağı konusunda net bir fikre sahip olmaları halinde daha fazla ödeme yapmaktan mutlu olabileceklerinden şüpheleniyorum. Bu paranın bir astroloji merkezini finanse etmek için yeterli olmadığını göz önünde bulundurarak, paranın kütüphane ve arşivlerin oluşturulmasına harcanmasını, telif haklarının izin verdiği ölçüde materyalin çevrimiçi hale getirilmesini ve böylece başka türlü erişemeyecek olan dünya çapındaki üyelere sunulmasını isterim.

S: (Yukarıdakilerle ilgili olarak) Neden üyeler arasında bunu isteyip istemediklerine dair bir referandum yapılmıyor?

C: Bunun için zaten bir mekanizma var; herhangi bir üye Genel Kurul’a herhangi bir önerge sunabilir. Eğer herhangi bir öneri için referandum yapılmasını istiyorlarsa, o zaman bu yönde bir önerge verilebilir. 1999’dan itibaren AGM’nin (eskiden olduğu gibi) konferansta yapılacağını göz önünde bulundurursak, bu tür konuları tartışmak için her zaman yaklaşık 100 üyemiz olacağını umuyorum. Konsey uygulamamız, 400 £ üzerindeki istisnai harcamaları (Dergi faturaları gibi rutin harcamalar dışında) Konsey oylamasına sunmaktır. Lilly Cottage temyiz başvurusuna büyük bir bağış yapma olasılığı ortaya çıktığında, bunu önce üyelere danışmadan yapamayacağımızı fark ettik, bu da bir referandum anlamına geliyordu.

S: Astrolojiye ayırdığınız zamanı nasıl paylaştırıyorsunuz?

C: Şu anda- ve son on dört yıldır – astrolojim tamamen yazarlıkla ilgili. Yüz yüze danışmanlık yapmayalı on dört yıl oldu ve bunu hiç özlemiyorum. Şu anda zamanımı işin akademik yönü ve Güneş burcu astrolojisi arasında bölüştürüyorum. Çok sayıda gazete köşe yazısı yazıyorum. Sanırım “ciddi astroloji” dediğimiz şeyle ilgilenen ve Güneş burcu astrolojisini sadece savunmak yerine gerçekten savunan tek astrolog ben olabilirim.

Pek çok astrolog, “Bir Güneş burcu astrolojisi var, bir de gerçek astroloji var” diyecektir. 1997’de Dawkins olayı sırasında Newsnight’ta Jeremy Paxman ile röportaj yapan Russell Grant’ın söylediği de buydu ve bu bir zayıflıktı çünkü bazı astrolojilerin “gerçek astroloji” olmadığını hemen kabul etti. Bu saçmalık. Güneş burcu astrolojisi, Yargısal /Adli astrolojinin diğer uygulamalarından daha az gerçek değildir. Ülkelere veya borsalara değil, on iki burç karakter tipine uygulanan günlük sıradan astrolojidir ve eğer iyi bir Güneş Burcu sütununu herhangi bir şeyle kıyaslayacak olsaydım, bu bir I Ching heksagramı olurdu. En iyi haliyle, Güneş Burcu sütunları insanları bir an durup hayatları, koşulları ve duyguları üzerine düşünmeye teşvik eder. Gördüğüm en yakın paralellik, Hong Kong’daki Taoist tapınaklardı; buralar her zaman I Ching’e danışan insanlarla dolup taşıyordu.

Güneş burcu astrolojisini severim. Bu benim astrolojiyle ilk tanışmamdı ve diğer astrologlara danışmak için ana yolum haline geldi. Kriz anlarında Shelly von Strunckel’in köşesine ya da elimin altında kim varsa ona danışırım. Bu sabah Harper’s Bazaar için köşe yazımı yazıyordum ve “Bunu yapmayı gerçekten seviyorum; insanlarla iletişim kurmak için astrolojiyi bu şekilde kullanmayı gerçekten seviyorum” diye düşünüyordum. Bazı astrolojilerin “ciddi” olduğu, bazılarının ise olmadığı ya da astrolojinin sadece küçük kulüp ve topluluklardaki insanlar için olması ve halkın geneline açık olmaması gerektiği fikrine hiç sempati duymuyorum.

S: Güneş burcu çalışması için yöntem nedir? Farklı yazarlar farklı yöntemler mi kullanırlar?

C: İstediğiniz tekniği kullanabilirsiniz. Michel Gauquelin Ay yükselip doruğa ulaştığında metabolizma hızının arttığını yazmıştı, yani isterseniz bunun gerçekleştiği günün saatlerine bakabilirsiniz. Ancak temel fikir, o günkü gezegensel açılara, özellikle de ay açılarına veya herhangi bir gezegensel ilişkiye bakmanız ve bunun farklı karakter tipleriyle nasıl ilişkili olabileceğine bakmanızdır. Örneğin, eğer Venüs-Plüton kavuşumu varsa, bu duygusal değişkenliğe ve dolayısıyla gizli kızgınlıkların uyarı olmaksızın ortaya çıkmasıyla beklenmedik tartışmaların yaşanabileceğine işaret edebilir. Bir Güneş-Akrep burcunun bununla nasıl bir ilişki kurabileceğine (kendi elementlerinde olabilirler) veya bir Güneş-Oğlak burcunun (daha rahatsız olabilirler) nasıl bir ilişki kurabileceğine bakılabilir. O zaman kavuşumun hangi burçta olduğunu düşünebilirsiniz. Örneğin Akrep burcundaysa Balık burcuna üçgen, Yay burcundaysa Balık burcuna kare açı yapar. Bu gibi hususlar açıktır ve tüm astrologlar günlük efemerise baktıklarında bu şekilde çalışırlar. Güneş haritaları da tamamen astrolojik geleneğin bir parçası olan tekniklere dayanır, örneğin tüm burç açıları, evler ve sembolik ilkelere göre belirlenmiş ev sistemleri (on iki Athla’da/ yada Athla çemberinde  olduğu gibi). Bu prensipleri kullanarak, Güneş’in bulunduğu burcun tepe noktası ilk evin tepe noktası olur.

Güneş Burcu astrolojisine yapılan itirazların ne olduğundan hiçbir zaman tam olarak emin olamadım, ancak bunların imaj ve halka sunum ya da başka bir deyişle zevk meseleleriyle bağlantılı olduğu görülüyor. Astrolojiye yöneltilen en yanıltıcı eleştiri, doğru bilgi okumak için tam doğum zamanına ihtiyaç duyulmasıdır. Bence bu eleştiri sadece natal horoskop dışında hiçbir deneyimi olmayan astrologlardan geliyor. Dünyevi astroloji geçmişinden gelen ve horary astrolojisine derin bir ilgi duyan biri olarak, doğum haritalarına dayanmayan astrolojik uygulamalarla ilgili bir sorunum yok. Aslında onları tercih ederim!

S: Eğer şu anda biri için bir harita analizi yapacak olsaydınız, bu Güneş burcu sütunu yaklaşımı açısından onun için neler olup bittiğini görmeyi faydalı bulur muydunuz?

C: Evet, hızlı ve basit. Patrick Walker ile ilk konuştuğumda Uranüs karşıtlığım, Pluto karem ve bir dizi diğer büyük dış gezegen geçişlerinden geçiyordum ve duygusal olarak oldukça bitkin hissediyordum. Bana Güneş burcumun ne olduğunu sordu ve Balık burcu olduğunu duyunca, Güneşin on ikinci evindeki transit Satürn’ün varlığına dayanarak bana tam bir analiz yaptı. Başka herhangi bir astroloğun Pluto, Uranüs ve diğer oyuncularla yapabileceği kadarını yaptı. Aslında profesyonel bir Güneş Burcu astroloğu olmadan önce bu yöntemden bahsetmiştim. Bu, 1985 civarında bir AA konferansında “Sanatçı Olarak Astrolog” başlıklı bir konferanstı.

S: Güneş burcu çalışmalarında sevdiğiniz şey nedir? İnsanlara ne sunabileceğini düşünüyorsunuz?

C: Oldukça basit, hızlı, kullanılabilir, erişilebilir. Aslında geçen gün Bernard Eccles ile konuşuyordum. O da Güneş burcu köşe yazıları yazıyor ve bizim fast food restoranlarında çalışan şefler gibi olduğumuzu söyledi. Biraz öyle. Ama bazen fast food tam da ihtiyacınız olan şeydir. Ben yazılarımdan ve akademik çalışmalarımdan farklı bir tatmin alıyorum ki bu da daha çok altı çeşit yemekten oluşan bir ziyafet hazırlamak gibi hissettiriyor.

S: Güneş burcu köşe yazıları çok fazla yazışma sağlıyor mu?

C: Değişken. Ulusal bir gazeteden çok şey alırsınız, bölgesel gazetelerden neredeyse hiç almazsınız. Hindistan’dan çok yazışma alıyorum ama aslında cevaplamıyorum – çok zaman alıcı olduğu için yazışma talep etmiyorum. İnsanlar sadece basit bir yerel astrolog tavsiyesi istiyorlarsa, onlara bir tane veriyorum. Daily Mail’deyken epeyce mektup alırdım ve onları yanıtlardım çünkü mektuplarına yanıt vermediğim için editöre şikayet etmelerini istemezdim! Mektupların önemli bir kısmı oldukça çaresiz durumda görünen ve bir tür yardıma ihtiyaç duyan insanlardan geliyordu. Cevap olarak belli belirsiz güven verici bir şeyler yazmak dışında onlara istediklerini veremiyordum.

S: Güneş burcu köşesine yazdığınız yazılar arasında dikkat çekici şekilde isabet kaydedenler oldu mu?

C: Çok fazla, ama hepsi insanların kişisel takdirlerine bağlı; Güneş burcu köşesini çok genel bir şekilde yazıyorsunuz, açıkçası. İnsanlardan “Doğruluğunuz beni şaşırtıyor” diyen yüzlerce mektup aldım. Ancak astrolojik danışmanlık gibi, Güneş burcu astrolojisinin de okuyucunun okumaya katılmak için aktif bir adım atmasıyla; “Evet, bu benim hayatımı yansıtıyor, bu harika” demesiyle çalıştığının farkındayım. Eğer bir Güneş burcu köşesine tamamen şüpheci olarak gelirseniz, sizin gözünüzde düz ve tek boyutlu olacak ve hiçbir şey ifade etmeyecektir. Eğer katılma arzusuyla gelirseniz, kelimeler üç boyutlu hale gelir. Bu, danışanın çoğu zaman astroloğun söylediklerinden çok farklı şeyler duyacağı bir konsültasyondaki ile tamamen aynıdır. Müşteri bazı şeyleri duymaz, diğerlerini çarpıtır, onları zaten bildiği ya da tahmin ettiği şeylere uydurur. Aynı süreçler Güneş burcu astrolojisi için de geçerlidir.

Güneş burcu astrolojisini 1981 yılı civarında anlamaya başladım. Daily Mirror’daki köşemde bir arkadaşımın para harcamak için “parlak” bir fikrinin olacağı ama buna direnmem gerektiği konusunda uyarılmıştım. Aslında olan şey, bir arkadaşımın beni kendisiyle birlikte bir araba almaya ikna etmesiydi. Kaderin bir sürü cilvesinden sonra nihayet arabaya Londra’nın Harrow Yolu’nda yaklaşık yüz metre kadar yolcu olarak bindim. En nihayetinde mantıklı bir şey olmadığını anlayarak araba almaktan vazgeçtim! Arkadaşımın adı Bright’tı! (Parlak!) Bu hikayeyi anlatıyorum çünkü astrolojinin kısmen doğru zamanda doğru kelimeleri seçmeye nasıl bağlı olduğunu gösteriyor, örneğim bir Güneş Burcu köşesinden, ancak süreç aynı ;  amacın astrolog ve danışan arasında etkili iletişim olduğu danışmanlığın temelini oluşturuyor.

S: İnsanlar ilk etapta Güneş Burcu köşe yazılarını nasıl yazabiliyorlar?

C: Bu tür işler kamuya açık olarak ilan edilmez, bu nedenle genellikle bir tür kişisel bağlantı gerekir. Ben Daily Mail’e katıldığımda, tarihi konularda iletişim halinde olduğum ve 1930’da ilk gazete astroloji köşesini yazan R.H.Naylor’un oğlu olan John Naylor’dan görevi devraldım. Express’ten Marjorie Orr’un gazetecilik geçmişi vardı; Jonathan Cainer ise Today’de işe başladığında, Yazı İşleri Müdürü Woman dergisinden oraya gitmişti ve bu nedenle onu tanıyordu. Kişisel bağlantılar çoğu kişi için önemlidir. Şu anda Evening Standard’da çalışan Peter Watson (Mail on Sunday’de), Sally Brompton ve (Sunday Times’da) Shelley von Strunckel gibi Patric Walker ile birlikte çalışıyordu. Patric Walker’ın kendisi de Harpers ve Queens’teki Celeste köşesinin yazarı tarafından astrolojiyle tanıştırılmıştı.

S: Bir ay kadar önce Maurice McCann ile konuşuyordum. Ondan anladığım kadarıyla bir dönem Jonathan Cainer’a ders vermişsiniz?

C: Derslerimden birine gelmişti. Maurice, Oak Dragon ve Rainbow Circle astroloji kamplarında çok aktif olan Lynn Lovell ve Mike O’Neill’in de aralarında bulunduğu bir grup eski öğrencim arkadaş oldular ve “Aspects” adında bir grup kurdular. Yaklaşık on beş kişiydiler ve haftada bir toplanıyorlardı. Birkaç kez tatile de gittik; Jonathan da bu grubun bir parçasıydı. O zamanlar astrolog olarak çalışmaya başlamıştı – sanırım Woman dergisi için çalışıyordu ve “Aspects” sona erdiğinde, 1984-5 civarında, Today başladı ve o da astrolog oldu. Aslında, o dönemde kendisine diğer tüm magazin astrologlarından daha yüksek bir profil verildi ve böylece astrolojinin şu anda magazin basınında işgal ettiği yüksek statüye yol açan sürecin bir parçası oldu.

S: Astrolojinin medyada daha iyi bir yer edinmesi konusunda gerçekçi bir beklenti görüyor musunuz?

C: Pek değil. Buumutsuz bir tavsiye değil. Gerçekçilik. Astrolojinin medyada diğer mesleklerden daha kötü bir performans sergilediğini düşünmüyorum. Doktorlara, mimarlara, psikoterapistlere, avukatlara bakarsanız – hepsi medyada kötü bir üne sahip olduklarını düşünürler. Bir dereceye kadar öyle – modern medyanın karakteri bir şeyleri parçalara ayırmaya çalışmaktır. Yeni Çağ’dan nefret eden ve bilimin toplam gücüne inananların dergisi Skeptical Inquirer’ı okuyorum ve her zaman medyaya bilim adamlarını “çılgın bilim adamı” imajıyla ve benzeri şeylerle aşağıladığı ve Yeni Çağ ve paranormal inançlara itibar kazandırdığı için saldıran makaleler yayınlıyor. Dolayısıyla, astrolojinin medyadaki konumundan yakınmadan önce, diğer alanların nasıl ele alındığına bakmamız gerekiyor ve modern gazeteciliğin durumu göz önüne alındığında, astrolojinin aslında kötü bir muamele görmediği sonucuna varmamız gerekiyor!

Esther programı gibi bir öğleden sonra sohbet programına baktığınızda, bu saçma bir programdır ve hiçbir şey bu programda iyi gitmez. Ancak astrolojinin kendi tarafına baktığınızda – tüm tabloid gazeteler onun hakkında olumlu hikayeler yayınlıyor. Gunther Sachs’ın Güneş burcu astrolojisi hakkındaki kitabına bakın (yakında İngiltere’de çıkacak). Gunther Sachs, insanların davranışları ve Güneş burçları üzerine astroloji için çok olumlu olan muazzam bir araştırmayı finanse etti. Araştırmanın muhtemelen büyük kusurlar içermesine rağmen (ana akım bilim de dahil olmak üzere tüm araştırmalar öyle), özellikle magazin basınında, ancak genel basında da olumlu bir yaklaşım vardı.

Elbette daha iyisini yapabiliriz. Tüm dünyada yayınlanan BBC2 Everyman programı “Twinkle, Twinkle” gibi ara sıra yayınlanan programlarla elimizden gelenin en iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum. Radyoya ilk çıktığımdan bu yana on sekiz yıl geçti ve tüm bu yıllar boyunca birkaç temel ders öğrendim. Bunlardan biri, astrolojinin yararlılığı ya da doğruluğu konusunda asla gerekçelendirilemeyecek iddialarda bulunmamaktır. Bir diğeri ise eksiklikleri konusunda dürüst ve alçakgönüllü olmak. Bu, görüşmeciyi ve dinleyiciyi sizin tarafınıza çeker. Canlı yayınlar dışında hayati önem taşıyan husus, bağlamından koparılabilecek ve dikkatli bir kurgudan sonra sizi gülünç duruma düşürebilecek hiçbir şey söylememektir. Gazetecilerle çalışırken çok dikkatli olmalısınız çünkü genellikle önceden belirlenmiş bir gündemleri vardır. Örneğin Guardian tarafından arandığımda, genellikle nasıl bir yaklaşım benimsediklerini ve düşmanca olup olmadıklarını sorarım. Bu adil bir duruşmayı garanti etmez ama yardımcı olabilir.

Bilirsiniz, bazen astrolojiye gülünç bir şekilde yaklaşılır – kötü niyetli nedenlerle değil. Newsnight 1997’de Russell Grant ve Richard Dawkins vardı, bütün gün beni programa çıkarıp çıkarmayacaklarını merak edip durdular; sonunda saat 6 gibi arayıp beni konuk etmeyeceklerini söylediler. Onun yerine Russell’ı çağırmışlar. Russell, Richard Dawkins’in makalesini okumamıştı, okumadığını biliyorlardı, çıkmadan önce okuma şansı olmadı ve püsküller ve mumlarla dolu saçma bir set hazırlamışlardı. Bu, BBC’nin amiral gemisi haber programı için gazetecilik standartları açısından oldukça kötü bir ithamdı. Belki de astrolojiyle alay etme kararı aldılar. Bence daha büyük olasılıkla, “bu programın sonundaki hafif bir bölüm” diye düşündüler. Ama bu gerçekten özensiz bir gazetecilikti, çünkü Russell Grant Richard Dawkins’in makalesini okumamıştı ve Richard Dawkins’in kim olduğunu bile bilmiyordu. Bu yüzden onu programa aldılar ve hazırlıksız yakaladılar; ki bu ona karşı hiç de adil değildi. Bu süreçte kendilerini hayal kırıklığına uğrattılar ve aslında bunun farkına vardılar. Özür dilediler ve bunun sonucunda ortaya çıkan perde arkası faaliyetler Roy Gillett’in Everyman programını kurmasına yardımcı olan bir faktör oldu. Yani umut var.

Gerçek şu ki, medyada astroloji yapmak zor. Yakın zamanda BBC1’de yayınlanan A Date With Fate programının oldukça iyi işlediğini düşünüyorum; Bernard Eccles, Jonathan Cainer ve Marjorie Orr gibi astrologlar hafif bir bilgi yarışması formatında çiftlerin haritalarını çıkardılar. Ben daha çok astroloji ile ilgili programlara katılıyorum. Yaklaşık iki yıl önce yaptığım ve şu anda Learning ve Discovery kanallarında gösterilen iki belgesel vardı. Her ikisi de birbirine çok benziyordu; bir tanesi (Güneş İmparatorluğu adlı bir seride) hacklendi, benim dışımdaki tüm astrologlar çıkarıldı ve söylediklerim çarptırıldı- oldukça aptalca bir programdı. Ancak diğeri, röportaj yapılan tüm astrologların söylediklerini tamamen doğru bir şekilde aktarıyordu. Tüm astrologlar kendi adlarına konuşuyorlar ve bu kesinlikle daha iyiydi.

Astrolojinin daha akıllıca tartışıldığını görmek isterim. Doktoramı çağdaş astrolojiye odaklamamın nedenlerinden biri, birçok gazetecinin telefon edip astrolojinin daha başarılı ve daha popüler hale gelip gelmediğini ve eğer öyleyse nedenini sorması. Çoğu insan gerçekten de daha popüler hale geldiğini varsayıyor ve astroloji dışındaki insanlar bunun nedeninin dinin yerini alması olduğunu düşünüyor. Teoriye göre kiliseler boşalıyor, bu yüzden insanlar tarot, paganizm, ana tanrıçalar ve astrolojiye yöneliyor. Bu yüzden doktora yapmamın bir nedeni de gazetecilik röportajlarından ortaya çıkan bu sorulara bakmak.

Yapmak istediğim şey astrolojiyi açıklamak, körü körüne savunmak değil. Sorgusuz sualsiz parti çizgisini takip eden politikacılar gibi olmak istemiyorum. Astroloji eleştiriliyorsa, bunun akılsızca değil akıllıca eleştirildiğinden emin olmak istiyorum. Astrolojiyi eleştirmeden savunamam, çünkü zihnimde astrolojideki farklı konumların tüm karmaşıklıkları ve komplikasyonları ile fazlasıyla iç içeyim. Ancak bunu açıklayabilirim, astrologların pozisyonlarını ve astroloji karşıtı pozisyonları da açıklayabilirim. Dolayısıyla benim benimsemeye çalıştığım yaklaşım, aslında her iki pozisyona da eşit şekilde bakan tarafsız bir yaklaşımdır. Bunun yeterince adil olduğunu düşünüyorum, çünkü astrolojik pozisyon – eğer doğru bir şekilde açıklanırsa – genellikle temsil edildiğinden çok daha güçlüdür. Astroloji karşıtı görüş ise pek çok kusur ve zayıflık içeriyor.

Astroloji karşıtlarının genellikle yaptığı şey ‘korkuluk’ lar yaratmaktır. Bu çok kullanışlı bir deyim. Astrolojiyi eleştirenler, “Elbette astroloji Barnum etkisine çok dayanır” (her şeyi söyleyebilirsiniz ve insanlar bunu kabul eder) diyeceklerdir. Ancak “korkuluk” kavramı, bu tür şüpheciler tarafından Barnum etkisiyle birlikte kullanılan bir kavramdır. Korkuluk, bir şeyi eleştirirken eleştirmenin onu karikatürize ettiği ve daha sonra karikatürü yıktığı retorik bir araçtır.

Dolayısıyla eleştirmenleri bir korkuluk ortaya koydukları için eleştirirseniz, biraz telaşlanacaklardır, çünkü onların dilini kullanmışsınızdır. Elbette klasik korkuluk, takımyıldızların yer değiştirdiği, dolayısıyla doğum burcunuzun gerçek doğum burcunuz olmadığıdır. Bunun bir ilgisi var, çünkü bazı astrologların yaptığı gibi sidereal zodyak kullanıyorsanız, tropikal astrolojiyle yaptığımız şeyle ilgili sorunlar var demektir. Ancak tropikal astrolojinin mevsimlere dayandığı düşünüldüğünde, presesyonun konuyla ilgisi yoktur. Bu alakasız bir argüman.

Medyanın en iyi astrologlara erişebilmesini istiyorum; eğer medyada astrolojiyi açıklayan astrologlar olacaksa, bunu açıkça yapabilen ve ne hakkında konuştuklarını bilen insanlar olmalı. AA bazen farklı amaçlar için haftada birkaç astrolog talebi alıyor. Politikamız belirli kişileri tavsiye etmek değil, onlara ilgili alanda deneyimli kişilerin isim listesini sunmak ve araştırmacıları onlarla biraraya getirmektir. Bazen spesifik bir alanda çalışan  bir astroloğa ihtiyaç duyuyorlar, bu da listeyi daha da daraltıyor. Ayrıca medyada iyi  performans gösterebilecek kişileri de tavsiye etmek konusunda dikkatli olmak zorundayız.Çünkü bunu yapmazsak medya bizi geri aramaz. Eğer önemli olmayan bir işse, deneyim kazanmaları umuduyla deneyimsiz kişileri öneririm. Ancak yüksek profilli bir televizyon programıysa, gazetecilerin zamanını boşa harcamayı göze alamazsınız ve denenmiş ve test edilmiş kişileri tavsiye etmemiz gerekir. Kısa bir süre önce Batı Galler’de astroloğa ihtiyacı olan bir şirkete Robin Heath’i tavsiye ettim ve sonuçta başka televizyon işleri için de tavsiye edildi ve kameralar önünde ne kadar soğukkanlı ve açık sözlü olduğunu kanıtladı.

S: Astrologların neye bakıp neye bakmaması gerektiği konusunda. John Frawley, Diana’nın öldüğü Paris’teki kazadan sonra bir şeyler yazdı: “Eğer bu haritaları (yani Diana, Dodi ve kaza haritalarını) incelemek için bir acele varsa ve paparazziler enkazı fotoğraflamak için acele ediyorsa, bu gözden kaçmayacak kadar kaba bir harekettir. Bu  , astroloji camiasının bir parçası olmaktan gurur duyulmayacak bir zamandı “

C: Bu çok kapsamlı bir ifade ama kısmen doğru. Kazanın ertesi günü, onun ölümünün kendi özel tekniklerini haklı çıkardığını zaferle iddia eden astrologlardan birkaç e-posta aldım. Bir astrolog bu olayı kendi rektifikasyon  programını satmaya çalışmak için kullanıyordu ki bu hiç de hoş değildi.

Ama eğer bir astrologsanız, burçlara bakmak istersiniz; bir şeyin neden olduğunu bilmek istersiniz. Dolayısıyla benim için mesele bunu insanlıkla yapıp yapmadığınızdır. Eğer sadece oturup “Vay canına, şuna bak!” diye düşünüyorsanız. “Bu transite sahipti ve öldürüldü!” diye düşünüyorsanız, bence bu insan olmamaktır. Ancak durumu anlamaya odaklanıyor ve ilgili bireyler için merhamet duyduğunuzu hatırlıyorsanız, o zaman bu başka bir konudur. Bence ayrıca, ölüler gömülürken kısa bir süre de olsa saygı gösterilmelidir.

1997 AA Konferansı’nda durumu pratik bir şekilde yönetmek zorundaydık. Bana öyle geliyordu ki, bir bütün olarak ülkede, muhtemelen nüfusun yaklaşık yarısı onun ölümünden derinden etkilendi, yarısı ise etkilenmedi. Ama etkilenmeyen yarısı da dayak yemekten korktuğu için sessiz kaldı! Astrologlar arasında Diana’nın ölümünden etkilenenlerin oranının toplumun genelinden daha fazla olduğunu düşünüyorum, çünkü Diana efsanevi, arketipik bir figürdü ve astrologlar mitleri ve arketipleri severler. Dolayısıyla AA Konferansı’nda yönetilmesi gereken hassas bir durum vardı. Buna biraz yer vermemiz gerekiyordu. Pek çok konuşmacı onun haritasına bakmak istedi ve konferanstan önceki hafta bana bunun uygun olup olmadığını sordu. Benim tavsiyem temel olarak, “Sadece saygı çerçevesinde yapın” oldu. Bu yüzden cenaze töreni süresince konferansları iptal ettik ve daha sonra “Tamam – bu kadar; artık bitti” dedik.

Bence astrologların da en az insanlarla çalışan herkes kadar şefkate ihtiyacı var. Bu konu danışmanlık alanında çok daha keskin ve zaman zaman beceriksiz astrologların kendilerine söylediklerinden dolayı çok üzülen insanlar tarafından gönderilen  mektuplar alıyorum. Eğer merhametiniz yoksa o zaman insanlarla çalışmamalısınız.

Journal’da Diana hakkında uzun bir makale yazdım – ve bu makalede insanlığı ön planda tutmaya çalıştım çünkü onun ölümü il ilgili  (beni tamamen şaşırtan bir şekilde) derinden etkilenen insanlar arasındaydım. Tepkilerimi analiz etmeye ve neden böyle hissettiğimi anlamaya çalışarak uzun zaman geçirdim. Ancak Diana hakkında hala yazılmakta olan yazıların çoğu “Ölümü şu ya da bu tekniği kanıtlıyor mu?” ya da “Bu onun sabah 2.15’te mi yoksa akşam 7.45’te mi doğduğunu kanıtlıyor?” gibi konulara odaklanıyor. Bana göre bu en sıkıcı türden bir astroloji. Bu sadece anlamsız bir sayı hesaplamasıdır çünkü açıkçası bu tür bir astrolojiyle ilgilendiğinizde her şeyi kanıtlayabilirsiniz. İsterseniz onun 1326’da doğduğunu kanıtlayabilirsiniz.

Bu tıpkı 50’li yıllarda Quarterly’de yayınlanan ve Nijinsky’nin bir serçenin reenkarnasyonu olduğunu kanıtlayan bir makale gibi! Her şeyi kanıtlayabilirsiniz, çünkü astrolojik bir kanıt herhangi bir bağımsız doğrulama gerektirmez.

John Frawley’in söylediği bir başka şey de – sanırım aynı konu hakkında – eski astrologların onun ölümünü tahmin etmekte başarılı olacaklarıydı. Tam olarak ne dediğini hatırlamıyorum ama eskiler hakkında saygılı bir şekilde konuşmuştu. Tabii ki bu doğru değil. Ölümü tahmin etmek için güvenilir, hatasız teknikler yoktur. Astrolojik olarak ölüm tahmini son derece öznel bir iştir ve ölümü tahmin etmek için hiçbir kural olamaz, çünkü ortaçağda geçerli olsalardı şimdi de geçerli olurlardı – ama şimdi çok daha uzun bir yaşam beklentimiz var ve gezegensel döngüler esnemedi.

S: Astrolojinin bir “Altın Çağı” olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa her zaman melez ve eğreti bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz?

C: Hayır, hiçbir zaman bir “Altın Çağ” olmadı. Altın Çağlar yoktur – bilincimiz dışında. Bir zamanlar biz gençken ya da doğmadan hemen önce bir Altın Çağ vardı. Bu insan ruhunun standart bir parçasıdır; bir şekilde bilincimizin periferisinde çağlar inşa etmek beynin çalışma şeklidir.

Bilirsiniz, astroloji gelir ve gider, kültüre bağlı olarak biçim değiştirir. Batı’da 17. yüzyılın sonları ve 18. yüzyıl astroloji için iyi zamanlar değildi, çünkü eğitimli insanlar arasında neredeyse yok oldu; ancak geliştiği zamanlar da oldu. Bence astrologların şimdikinden çok daha iyi olduğu bir Altın Çağ olduğu düşüncesi doğru değil. Daha fazla tekniğin ya da eski astrolojiye geri dönmenin sizi mutlaka daha iyi bir astrolog yapacağını düşünmüyorum. Sizi iyi bir astrolog yapan kim olduğunuzdur, tıpkı kim olduğunuzun sizi iyi bir doktor, politikacı ya da aktör yapabileceği gibi. Teknik, kim olduğunuza bağlıdır. Bu çok açık.

Aynı zamanda, eski astrolojinin yeniden keşfedilmesinin büyük bir destekçisiyim – ama benim için bu astrolojik olduğu kadar tarihsel bir egzersiz. Benim kendi astrolojim oldukça basit kalma eğiliminde. Birinin Güneş’ine Satürn geçişi olduğunu bilmek beni oldukça mutlu ediyor; bundan daha fazlasını bilmek istemiyorum. Locaya 1920’lerde katılmış olan ve 1980’lerde hala ders veren Dennis Bartlett’i çok severdim. Dersleri büyük ölçüde Pluto’yu hiç kullanmadığını çünkü işe yaramadığını (astrolojiyi öğrendikten sonra keşfedildi) ve burçları okumanın mümkün olduğunca basit olması gerektiğini söyleyen ifadelerden oluşurdu. Ben de buna inanıyorum; sadece temel konulara odaklanın ve beyninizi fazla yüklerle doldurmayın. Sonunda haritayla ilgili çok fazla bilgi edinebilir ama önemini gözden kaçırabilirsiniz.

S: Lilly, “Ne kadar kutsal olursanız o kadar iyi astroloji yaparsınız” demişti. Sanki bunu siz söylüyormuşsunuz gibi geliyor.

C: Şey, hem evet hem hayır. Burada biraz Balık burcu gibi davranıyorum. Çünkü işin içine Tanrı veya ruhani hiyerarşi fikirlerini sokmak istemem. Ve bu kavramın bireysel astrologlar tarafından kendi doğruluklarını haklı çıkarmak için kullanıldığını gördüm – cennete en yakın astrologlar onlar ve dinleseniz iyi olur çünkü onlar haklı. Astrolojide ruhsal evrimden bahseden insanlar her zaman kendilerinin daha evrimleşmiş olduklarını varsayarlar, oysa ben bunun tam tersinin doğru olduğunu söyleyebilirim; onlar sadece daha kibirli ve benmerkezcidirler.

Bence bu, astroloğun kişiliği ve hangi  amaç için astroloji yaptığı (borsa tahmini danışmanlıktan farklı bir konudur) ile  ilgili olarak elde edilen  karışıma bağlıdır. Danışmanlık konusunda, danışanla empati kurabilmenin çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim .Bunu Tanrı’ya yakınlık açısından ifade etmiyorum.

“The Considerations of Guido Bonatti” (William Lilly tarafından yayınlanmıştır ve Regulus Press’ten temin edilebilir) adlı kitabında, birinci husus, bir kişiyi bir astroloğa soru sormaya veya teklif etmeye iten şeyin ne olduğunu gözlemlemektir – “Burada üç harekete dikkat etmelisiniz; birincisi, bir insan düşüncelerinde harekete geçtiğinde sahip olduğu  zihin yapısı; ikincisi, gök cisimlerinin yerleşimi ; üçüncüsü, onu sorgulama eylemine yönelten özgür irade”. İkinci husus ise, “Kişi sanatkarın geçmiş, şimdiki ya da gelecek şeylerle ilgili yargısını istediğinde, önce dindar bir ruhla Tanrı’ya dua etmelidir”.

Bonatti’nin ilk iki aforizması astroloğun kendini anlama ,  danışanın ihtiyaçlarını ve güdülerini anlama ihtiyacından bahseder. Eğer astrologsanız – aynı zamanda burçlarla ilgili sorular soruyorsanız, burçlara bakıyorsanız, dua etmeniz ya da kendi güdülerinize bakmanız gerektiği ima ediliyor. Sanırım söylediklerimin temelinde bu var – teknik yeterli değil. Astrologların sempati, anlayış ve şefkate ihtiyacı vardır.

Diana sorusuna geri dönecek olursak, bence astrologların kendi tekniklerini haklı çıkarmak için böylesine yakın zamanda yaşanan bir trajediyi kullanmaya çalışmaları, kendi güdülerinden şüphe duymalarına neden olur. Aynı konu Dunblane silahlı saldırılarında da gündeme geldi; kurbanlara ait tüm veriler mevcuttu ve bunları Transit’te yayınlayıp yayınlamama sorusuyla karşı karşıya kaldık. Sonunda yaptığımız şey, “İskoçya’daki Caroline Gerard’a yazabilir ve verileri alabilirsiniz” demek oldu. Verileri sunmamızın mümkün olmadığını düşündük, çünkü astroloji burçlara ve verilere bakmakla ilgilidir. Astroloji olaylara bakar ve meydana gelen pek çok olay aslında yıkıcı olaylardır. Bu yüzden hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Dennis Elwell gibi bir astroloğun elinde bu tür olaylara anlam kazandırılabilir. Elwell 1997 yılında AA/Manchester Astroloji Grubu ortak konferansında Dunblane ve benzeri katliamları inceleyen olağanüstü bir konuşma yapmıştı. Bu tür olayların temelinde yatan evrenin ilginç astrolojik yapısını ortaya koyuyordu. Bu tür olaylarla ilgili önemli nokta, çok kesin olaylar için kesin verilere sahip olmanızdır; ve bu, evrenin psişik iskeletine ışık tutabilir. Dennis bu olayları alıp , anlamını ve kozmik örüntüleri gösterebilirken, daha düşük bir astrolog sadece anlamsız sayılarla uğraşabilir – ki bence bu kötü bir astroloji ve ilgili kişilere hakarettir. Eğer siz de bir astrologsanız sorun yok, çünkü felsefeyi anlıyorsunuz. 1984 yılında Uranüs Güneş’ime kare açı yapıyordu ve Tunus’ta neredeyse ölümcül bir araba kazası geçirdim. Araba kaza yaptığı sırada, Uranüs an haritasının MC sine kare yapıyordu  (ve bunun gibi- pek çok iyi astroloji). Bir dizi tesadüf sonucu, Tunus’ta hastanede çok uzun süre kalmamıştım – sanırım sadece birkaç saat – Charles Harvey kaza için haritayı hesapladığında ve beni aradığında bunun ne kadar harika bir harita olduğunu söyledi! Bu gerçekten çok hoştu, çünkü ben bir astroloğum ve söylediklerinin kaderimin bir dönüm noktasında olduğu ve neler olduğunu anlamam gerektiği gerçeğinin kısaltması olduğunu anladım. Sonuç olarak, Uranüs gelip beni tekrar tekmelemeden önce içinde bulunduğum durumdan kurtulmam gerektiğine karar verdim ve uzun süredir direndiğim Londra’dan taşınmayı kabul ettim.

Her neyse, İngiltere’ye döndüğümde insanların “Nasılsın? İyi misin?” demelerinden bıktım. Yani biraz sempati görmek güzel ama sonunda bundan sıkıldım. Lodge’a gittiğim ilk gece insanlar “Harika! Harika bir grafik! Harika bir kaza geçirdin!” diyorlardı. Bu güzeldi, çünkü yeterince şefkat ve sempati görmüştüm. Yani diğer astrologların bana “Harika, köprücük kemiğini ve kaburgalarını kırmışsın, çok acı çekmişsin ve Uranüs karesi yüzünden neredeyse ölüyormuşsun” demesi sorun değildi – ama bu kendi aramızda, bu felsefeyi anlayanlar arasında olan bir şeydi. Bence bizim felsefemizi paylaşmayan ya da içinde yaşadığımız bu tuhaf evreni anlamayan insanlar hakkında konuşurken dikkatli olmalıyız. Ayrıca, elbette, gerçek şu ki iyileşmiştim. İyileşmemiş olsaydım bu kadar mutlu olmayabilirdim.

S: Astrolojik çalışmalarınızdaki en büyük başarınız olarak neyi görüyorsunuz?

C: Aralık 1988’de Daily Mail’de 1989’un Soğuk Savaş’ın sona erdiği yıl olacağını yazmaktı. Bunun için Daily Mail tarafından kendiliğinden haftalık 60 sterlinlik bir maaş zammı aldım – ki bu duyulmamış bir şeydi.

Bu haberde özellikle hoşuma giden şey seçtiğim başlıktı: ‘1989: Dünyanın Altüst Olacağı Yıl’. Bu Christopher Hill’in 1648 Uranüs/Neptün kavuşumu sırasında meydana gelen İngiliz Devrimi ile ilgili bir kitabının başlığıydı. Yani beklediğim şey bunun bir tekrarıydı. Sunday Correspondent adlı bir gazete vardı ve 1989’un sonunda geriye dönüp baktılar ve Christopher Hill’in kitabına aşina olan biri tarafından yazıldığı belli olan ‘1989 – Dünyanın Altüst Olduğu Yıl’ manşetini seçtiler. Orada tahmin ettiğimi düşündüğüm şey, temelde, Sunday Correspondent’taki manşetti!

Elbette komünizmin sonu, 1980 yılında AA Journal’da Sovyetler Birliği’ndeki devrimi tam olarak tahmin eden Michael Baigent tarafından bağımsız olarak tahmin edilmişti. Aynı tahmin Liz Greene’in The Outer Plants and Their Cycles adlı kitabında da yer almaktadır. Dane Rudhyar da Uranüs/Neptün kavuşumuna dayanarak Komünizm’deki krizi öngörmüştü, Andre Barbault gibi, 50’li ve 60’lı yıllarda popüler bir Güneş Burcu astroloğu olan Katina Thedossiou’dan bahsetmeye gerek bile yok: 50’li yıllarda Astroloji Locası’nda verdiği bir konferansta bunu öngörmüştü.

Bu astrologlar için kayda değer bir astrolojik başarıdır ve astrologların İkinci Dünya Savaşı’nı öngöremedikleri ve bunu asla unutmalarına izin verilmediği gerçeğini fazlasıyla telafi eder. Sonuçta, Mikhail Gorbaçov, CIA ve diğer herkes başarısız olduğunda Komünizmin çöküşünü öngördüler. Bu oldukça dikkate değer bir başarıdır ve daha önceki yorumlarıma dönecek olursam, iyi bir Doğal Astrolojiden beklediğim türden bir şeydir.

İlginç bulduğum diğer iki başarı – en kesin olanlarıydı – her ikisi de Old Moore’s Almanac’ta yayınlanan iki ara seçim tahminiydi. Biri Roy Jenkins’in 1982’de Glasgow Hillhead’deki ara seçim zaferinin tahminiydi; diğeri ise sanırım 1989 ya da 90’da Eastbourne ara seçimlerinde Liberal Demokratların zaferinin tahminiydi. İlki ‘SDP’nin ara seçim zaferi olacak’; ikincisi ise ‘Liberal Demokratlar ara seçimi kazanmak için güçlü bir konumda olacaklar’ şeklinde ifade edilmişti. Biri yaklaşık altı ay önce, diğeri ise yaklaşık on sekiz ay önce yazılmıştı. Yani her ikisi de çok kesin – gününe kadar – ve seçimlere yol açan olaylar dizisinden çok önce yayınlanmıştı. Eastbourne ara seçimi, görevdeki milletvekili IRA tarafından öldürüldüğü için yapılmıştı; yani o tarihte bir seçim yapılabilmesi için pek çok şeyin gerçekleşmesi gerekiyordu. Bu, parti kurulduktan sonra Liberal Demokratların kazandığı ilk büyük zaferdi.

Liberal Demokratların tahmini kolaydı, çünkü Liberal Demokrat haritanın 11. evindeki Ay, Spica ile kavuşum halindeydi – bu da temelde yasama konularında halkın görüşü konusunda iyi şans anlamına geliyordu. Ve Eastbourne ara seçimlerinin yapıldığı gün bu haritada yeni bir Ay vardı. Yani on sekiz ay öncesinden bunu gördüm ve ‘Hmm – ara seçim kazanmak için iyi bir gün!’ diye düşündüm. Paddy Ashdown’ın etkilendiği söyleniyor!

Türkçesi: Çınar Atagün

Kaynak: Interview With Nick Campion, The Astrological Association, 30 Nisan 2020

Close