Zipporah Pottenger Dobyns
AÇILAR
Açılar planetlerin birbirleri arasında oluşan görüş mesafeleridir. Bin yıllar boyunca astrolojinin temel bölümlerinden birini oluşturmuşlardır. Fakat açılar hakkında bir çok yeni bilgi son dönemlerde keşfedilmiştir. Klasik astroloji bu güne kadar 30 derecenin bütün katlarını değerli olarak kabul etmiş ve onları hayatın karmaşık noktaları arasındaki ilişkileri sağlayan unsur olarak nitelendirmiştir. Klasik astrolojide en güçlü olduğu düşünülen açılar 0, 90, 120 ve 180 derecelik açılardır. Bunlardan sadece 120’lik olanı uyumlu olarak değerlendirilmiş, 90’lık olanı ise en zorlayıcı olarak algılanmıştır.
Açılar bütün bir dairenin bölünmesi ile türetilirler. Örneğin 360’lik daireyi ikiye bölmekle 180’lik açı elde edilir, dörde bölündüğünde ise 90’lik açı elde edilir. Bu mekanizma zaman içinde dairenin sekize bölünmesiyle yarım kare (45o) açısı oluşturulması, sekize bölünmüş dairenin üç parçasından 135’lik açı oluşturulması vb gibi durumlarla sürekli genişletilmiştir. Büyük astrolog-astronom Johannes Kepler daireyi beş parçaya bölerek oluşturulan açının da geçerli olduğunu keşfetmiştir. Bunun yanı sıra daireyi onluk ve yirmilik bölümlere ayırma da Kepler’in çalışmaları arasındadır.
Yukarıda da belirttiğim üzere açılarla ilgili en titiz ve geçerli çalışmalar son dönemlerde yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalardan en yoğun olanı bir radyo mühendisi olan John Nelson tarafından gerçekleştirilmiştir.1950’lerin başından itibaren Nelson kuzey Atlantik’te radyo dalgalarının iletimini engelleyebilecek olası bir iyonosferik karmaşayı tahmin etme metotları üzerine çalışmıştır. Bu özenli çalışmasında Nelson klasik açıları pekiştirecek bilgiler sağlarken, bir yandan da “harmonik”ler adını verdiği diğer açıları keşfetmiştir. Bu çalışmasında Nelson 7 1/2 , 11 1/4 ve 18 derecenin bütün katlarını kullanarak ondan önceki araştırmacıların çalışmalarını onaylamış ve 0, 90 ve 180 derecelerin gücünü açıklamaya yardımcı olmuştur. Çünkü bu üç seri de bu üç açıyı içermektedir. Nelson 30 derecenin katlarının (0 dahil) en güçlü açılar olduklarını, fakat kesin sonuç için ilave açıların da mutlaka değerlendirilmeleri gerektiği fikrini ortaya atmıştır. Şimdi, yani 1974 yılında, Nelson’un tahminlerinin kayıtları son beş yılı içinde %92’nin altına düşmeyen bir kesinlik göstermektedir. Tahminleri altı saat aralığı içinde yapılmış ve öngörünün zamanından aylar önce yayınlanmıştır. Bu kesinlik için Nelson (Ay’dan ziyade Dünya’yı dahil ederek) sadece gezegenler arasındaki açıları kullanmıştır. Hesaplarında Güneş’i merkez olarak kabul etmiş, açıları Güneş’in konumundan görünecekleri biçimde hesaplamıştır.
Nelson açılara ilave olarak orta noktaların (midpoint) -haritadaki herhangi iki unsurun ortasındaki nokta- geçerliliğini de kanıtlamıştır. Buna göre bir gezegen bir orta nokta üzerinde bulunduğunda etkileşimin gücü de artmaktadır. Nelson ayrıca bir gezegen kendi düğümünün (gezegenin yörüngesinin Dünya’nın yörüngesini kestiği nokta) üzerinde veya kendi günberisi veya günötesinde (kendi yörüngesinde güneşe en yakın veya en uzak olduğu noktalar) bulunduğunda gücünün arttığını bulmuştur. Almanya’da da orta noktaları ve 71/2 derecenin katlarını destekleyecek çok sayıda çalışma vardır.
Nelson’un çalışmaları geleneksel astrolojide kabul edilen üçgen açının uyumlu, kare açının gerilimli olduğu düşüncesini de doğrulamaktadır. Bir konuşmasında (önceleri kavuşum, kare veya karşıtın kombinasyonuyla işaret edilen) bir güneş fırtınasındaki iki olayı anlatmıştır. Fırtınanın en yüksek noktasında ilk fırtına oluşumunda bulunmayan iki gezegen arasındaki üçgen açının kesin noktasına geldiğini ve fırtınanın “sanki ona bir el değmiş” gibi dindiğini söylemiştir. Ayrıca gezegenler arasında en az iki tane 18’in katlarını içeren kesin açı olmadıkça gerçek güneş alevlerine hiç rastlamadığını belirtmiştir.
İnsanların haritalarında bu ilave harmonikleri sınamaya henüz başladık ve ilk sonuçlar Nelson’un öncü çalışmalarını destekler nitelikte. İnsanlar güneşten veya iyonosferden daha karmaşık olduklarına göre, kendi çalışmalarımızda Nelson’un tahminlerinin kesinliğini bekleyemeyiz. Buna rağmen yeni açıları ve orta noktalarını araştırmak çok önemlidir.
Bir diğer açıdan, harmonikler kabul edilebilecek orb’un ne olacağı konusunda bizi daha da zorlarlar. Bir açının orb’u en fazla karmaşa yaratan konudur. Bir açı tam dereceden ne kadar uzaklaşabilir ve hala geçerli kabul edilebilir? Eğer bir kareye on derecelik orb verirsek, iki harmoniğin -821/2 ve 971/2- üzerine düşeriz. Eğer kareye 12 derecelik orb verirsek, buna iki harmonik -783/4 ve 1011/4 – daha eklememiz gerekir. Bu konuda kesin karara varılmadan önce daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Ben kendi çalışmalarımda arası açık bir açının simgelediği karakter özelliğinin haritanın başka noktalarıyla desteklenip desteklenmediğine bakıyorum. Eğer haritada bunu destekleyecek unsurlar göremezsem bu geniş açıyı gözden çıkarıyorum. Kuşkusuz, kare gibi güçlü açıların geniş ancak giderek azalan, dolayısıyla harmoniklerin alanını güçlendiren orblara sahip olmaları olasıdır. Harmoniklere, en fazla bir derece gibi, dar bir orb vermemiz şarttır.
ASTEROİDLER
Eski Astrologlar Güneş ve Ay da dahil olmak üzere yedi planet tanıyorlardı. On iki burç ve evi bu yedi planete paylaştırıyorlardı. Güneş ve Ay birer burcu temsil ederken, diğer beş planet ikişer burcu temsil ediyorlardı. Teleskopun icadından sonra keşfedilmeye başlanan planetlerin yapıları incelenmiş ve böylelikle bir burç ve planetle bağlantıları tespit edilmiştir. Bu arada son keşfedilen Pluto’nun Akrep burcunu temsil edip etmediği de bir çok astrolog arasında tartışma konusudur. Şimdiye kadar, her nasılsa, yeni bir planet keşfediğinde onun doğasına uyan mitolojik kahramanlardan birinin adı verilmektedir. Materyalist dünya görüşü bu inanılmaz “rastlantıyı” açıklayamamaktadır.
19.yy. başlarında Bode’nin Kurallarına göre bir gezegenin bulunması gereken bölgede, yani Mars ve Jüpiter arasında, bir yörünge üzerinde duran dört küçük gezegen ya da asteroid keşfedilmiştir. Bunların dördü de mitolojik tanrıçalardan esinlenilerek isimlendirilmişlerdir, ancak bunların zodyaktaki konumlarını veren bir gökgünlüğü ancak 1973 yılının başlarında astrologların hizmetine sunulmuştur. Bu tarihten sonra bir çok astrolog bu konuya eğilmiş ve onların karakterlerinin isimlerini aldıkları tanrıçanınkilere çok benzediğini tespit etmişlerdir. Buradaki açıklamalarım kişisel çalışmalarıma dayanmaktadır. Bu sonuçlara özellikle bir asteroidin kişinin hayatında ne zaman egemen bir konuma geleceğini işaretleyerek ve o dönemlerde ne tür olayların yaşandığına bakarak ulaştım. Şimdiye kadar yüzlerce harita inceledim ve ulaştığım sonuçlar bariz ve kesin gibi görünüyor. Fakat bu asteroidler üzerinde daha çok çalışma yapılana kadar görüşler arasında farklılıklar ve kuşkular olması doğaldır.
TOPRAK ANA
Ceres toprak ana gibidir. Besleyici doğası ve kendini kişisel hizmete adama eğilimi ile Başak ve Yengeç unsurlarını birleştirir. Ceres genellikle kişiler çocuk sahibi olduklarında veya başkalarının bakımını üstlendiklerinde egemen konumda görülmektedir. Onu Başak’ın kişisel yönü olarak düşünebiliriz.
ÇOK İŞ, AZ OYUN?
Vesta daha çok Başak’ın kişisel olmayan yönünü temsil eder. Asteroidlerle ilgili çalışmalarımın en dramatik olaylarını Vesta’da gördüm. Egemen bir Vesta’ya sahip kişi hayatını belirli bir hizmet için adadığında o konuda mutlaka başarı sahibi olur. Buradaki temel ilke kendini işe adamadır. Bu insanlar genellikle işlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmediklerinde mutsuz olmaktadırlar. İş mevzuularında ciddi problemlerle karşı karşıya gelebilir ya da kendi istekleri dışında çalışmak zorunda kalabilirler. Böyle sıkıntılı iş ortamlarında bilinçdışı kaçış hilesi olarak hastalık meydana gelebilir. Etkili bir Vesta ile kişisel ilişkilerde zorluklar yaşanabilir. Bazı durumlarda bütün ömür yaşamın kişisel yönünü dışlayarak hizmete adanmış şekilde geçebilir. Vesta’nın etkisinin arttığı dönemlerde genellikle birlikteliklerin bozulduğu, ayrılmaların arttığı görülür. Bu isteyerek ya da kişisel kontrolün dışındaki olaylar kanalıyla meydana gelebilir. Eski Amerika başkanı Nixon’un1973-1974 yılları arasında başına gelenler güçlü bir Vesta’ya örnektir. Watergate skandalı bütün olumsuz Vesta özelliklerini taşımaktadır: iş yüzünden yaşanan stres, birçok çalışma arkadaşından ayrılmak zorunda kalma ve sağlık problemleri… Fakat Vesta’nın olumlu yönünün de kendini sorumlu biçimde işe adama ve dikkati çeken bir başarı olduğunu gözardı etmemek gerekir.
TERAZİ’NİN SAVAŞAN YÖNÜ
Juno ve Pallas Terazi ile ilişkilendirilirler. Juno Terazi’nin özellikle evlilikleri içeren kişisel yönüyle bağdaştırılırken, Pallas daha çok Terazi’nin kişisel olmayan yönüyle bağdaştırılır. Pallas genelde politika ile ilgilenen kişilerin haritalarında etkili pozisyondadır. Öğreticilik ve danışmanlık da söz konusudur. Ama her nasılsa bu iki asteroid arasındaki benzerlikler farklılıklarından fazladır. Her ikisi de herhangi bir Terazi aktivitesiyle ilişkilendirilebilirler -süre giden çeşitli işbirliği veya rekabet ilişkileri. Juno ve Pallas Terazi’nin ve 7. evin, Venüs’ün bütünüyle açıklayamadığı , savaşan yönünü temsil ediyor gibidirler. Juno ve Pallas Terazi’nin adaletini ve tamamen eşitliğini talep ederler. Bu da ilişkilerde gerilimin nereden kaynaklandığını gösteren bir ipucu gibidir. Juno ve Pallas’ın astrolojiye girdiği dönemlerde kadınların özgürlük hareketlerinin güçlenmesi bunun göstergesi olabilir.
İŞİN HATIRI İÇİN İYİ ÇALIŞMAK
Ceres ve Vesta’nın astrolojide kullanıma girmesi Başak’ın eski iş ahlakına dönmeye olan ihtiyacımızın işaretçisi olabilir. Yani dışardan hiçbir ödül almaksızın iş aşkı için çalışmak ihtiyacı! Bütün asteroidler hem Başak’ta hem Terazi’de bulunan zanaatkarlık ve artistik yeteneklerin işaretçisi olabilirler. Bütün bu söylediklerimizi geçerli kılmak için bu konular üzerine daha çok çalışmalıyız. Ama şu da bir gerçek ki bu asteroidler bilinen yönleriyle bile astrolojiye bir çok şey katmaktadırlar. Şimdi dördü hakkında konuşabiliyoruz, oysa daha keşfedilmeyi bekleyen binlercesi var.
VERTEX EKSENİ
Diğerlerine oranla astrolojide daha az kullanılan bir başka unsur da üçüncü eksen olarak adlandırılan Vertex-Antivertex eksenidir. Bilinen ve en çok kullanılan birinci eksen (Yükselen-Alçalan) ekliptikle rasyonel ufuk çizgisinin kesişmesiyle oluşur. İkinci eksen, yani 4.ev-10.ev ekseni (MC-IC) de doğum yeri meridyeniyle ekliptiğin kesişmesi ile meydana gelir. Üçüncü eksen olan Vertex-Antivertex ise ekliptik ile Prime Vertical’ın (dünya üzerinde herhangi bir noktada doğu noktasını, batı noktasını, zeniti ve nadiri kesen büyük daire) kesişmesiyle bulunur. Bu eksen haritalarda herhangi bir bölgeye düşebilir, ancak Vertex her zaman batıdadır. Çoğu zaman 5.ev’den 8.ev’e kadar olan bölge içindedir. Vertex’i hesaplamak için 90 dereceden doğum yeri enlemi çıkartılır ve bir başka enlem derecesi elde edilir. Haritadaki IC (4.ev çizgisi) MC olarak kabul edilir ve bu MC’nin yeni enlem derecesindeki Yükselen’i Vertex olur. Antivertex her zaman Vertex’in tam 1800 karşısında bulunur. Vertex “V” ile Antivertex ise “XX” ile sembolize edilir.
Vertex ekseninin anlamı biraz Yükselen ekseni, biraz da Ay Düğümleri ekseni gibidir. Yakın ilişkilere Vertex ekseni zıtlıklarını deneyimleyerek girme eğilimindeyizdir. Antivertex Yükselen gibi kişinin kendi hareketlerini ve arzularını vurgular. Vertex ise kişinin hayatında uğraşması gereken diğer kişileri, bir bakıma, kişini kontrolü dışında kalan koşulları simgeler. Aslında haritadaki herşey kişi hakkında bilgi verir, ama çoğu insan 7. ve 8. evde simgelenen özellikleri sergileyen insanlara doğru çekilir. Vertex karşımızdaki insanlara yansıttığımız özellikleri anlamamızı sağlayan bir başka anahtar gibi görülmektedir.
Vertex ekseni Ay Düğümleri gibi kişinin zıtlığı bütünleştirme yollarını araması gereken kutuplaşma alanını gösterir. Ay Düğümleri bir sınav alanının temel anahtarı olarak kabul edilebilirler. Genel olarak Güney Ay Düğümü daha meydan okuyucudur. Güney Ay Düğümü nereye düşüyorsa, orada öğreneceğimiz ve öğrendikten sonra vereceğimiz bir şey vardır. Benzer şekilde, Vertex başkalarıyla ilişkilerimiz kanalıyla öğreneceğimiz bir sınav alanını temsil edebilir.
Çeviren: Zekai Kardaş
Not: Yukarıdaki yazı Zipporah Pottenger Dobyns’in Finding the Person in the Horoscope isimli kitabından alınmıştır. Zipporah Pottenger Dobyns antropoloji okumuş, klinik psikoloji alanında doktora yapmış ve 1960 yılında AFA sınavından astroloji sertifikası almıştır. Onaltı ülkede seminer vermiştir. Birçok kitabı ve makalesi yayınlanmıştır. 40 yıldır danışmanlık yaparak, yazarak, öğreterek astroloji pratiğinin içinde yer almaktaydı. 2003 yılında vefat etti.